Sunday, December 07, 2008

SEKA ANTİK ARAZİSİ - Seka [Older Izmit Pulp & Paper Factories] Ancient Field

********************************************
SEKA ANTİK ARAZİSİ - OLDER SEKA [PULP PAPER] FACTORIES ANCIENT FIELD
********************************************

İzmit’te son günlerde artık kamuoyunca da bilinen Çukurbağ antik alanı dışında bir başka önemli antik alan da İkinci Dünya Savaşı öncesi 1934 yılında şehrin batı tarafında, eski limana yakın bölgede Kağıt Fabrikası temel atımında ortaya çıktı. Fotoğraf üstadı Cemal Turgay’ın kendi arşivininden oluşturduğu, KYÖV tarafından yayınlanmış “İzmit’i Aramak” adlı kitabında gördüğümüz üzere İzmit fotoğrafcılığının duayeni rahmetli Fahri Seyrek bu önemli eserleri, büyük bir duyarlılık içinde anında fotoğraflamıştı.

Bu bölge Genel Müdürlük, İzmit Müessesi, DMO, Seka Cami, İ.Yelken Klübü (eski Tersane), Gar ve Mannesman’ı içine almaktadır. Antik yapılarla karşılaşılması üzerine arkeologlar inşaadan önce sahayı inceleme ve rapor etme ile görevlendirildiler. Gerçekleştirilen bu çok küçük ölçekteki tesbit çalışmalarında Roma dönemine ait çok önemli liman ve saray ayrıntılarına rastlanıldı. Ancak karar verilmişti ve dönüş yoktu. Sonuçlar, kent yöneticilerinin bugünlerin aksine, o yıllarda da aymazlık içinde olmadıklarını ve başta eserlerin korunması için elinden geleni yapan rahmetli Mehmet Ali Kağıtçı olmak üzere tüm çabalarına karşı, nelerin kaybedildiğini gösterecek ölçüde çok açıktır.

İzmit’te bugüne dek yapılmış ilk ve tek sistemli bu kazı, aşağıdaki fotoğraflarda da görüleceği üzere İstanbul Alman Arkeoloji Enstitüsü ve İstanbul Arkeoloji Müzelerinden arkeologlar tarafından gerçekleştirilmiştir. Karl Dörner kazı sonuçlarını Arkeologische Anzeiger dergisinde yayınlandı.

Bu sahada sadece yaklaşık 300 x 200 metrelik alanda yapılan kazılar dört gurup binayı ortaya çıkarmıştı. Biri kuzeyde geniş tüf taşı bloklardan yapılmış duvarlarla çevrili, iç yüzeylerinde mermer kaplı hamamlardır. Bir diğeri güneyde daha çok tuğla ya da kaya ile döşenmiş çok odalı bir konut alanıdır. Batı tarafında buna anıtsal bir yapı bağlıdır ve merkezinde bir çeşme ile sütunlu yollarla çevrili taşla kaplanmış bir meydandan oluşmaktadır. Ek olarak denize yakın,ağır temelleri ancak dinamitle oynatılabilecek olasılıkla ticari büyük yapılar vardı. Tüm kompleks batısından yeni Diokletianus surları ile çevrilmişti.

Ünlü tarihçiler Clemens Bosch ve Nezih Fıratlı, sikkelerden elde ettikleri bilgilere göre bu sahada, şu an toprak altında bulunan yapılar arasında Odeon, hemen önünde Demeter Tapınağı, bunun iki yanında İmparator Tapınakları, tapınaklar arasında Yılanlı Sunak ile Demeter Sütunu ve denize doğru dik inen bir Sütunlu Yol olduğunu belirtmektedirler (*Nezih Fıratlı, İzmit Şehri ve Eski Eserleri Rehberi, MEB Yayınları 1971).

Sahadaki buluntular arasında Diokletianus’un canlı görüntüsünden de büyük bir büstü ki, kaidesi İzmit’i Roma’nın başkenti haline getirmiş imparatora rationalis (sayman) tarafından ithaf edilmişti ve bir Kladius büstü ile dördüncü yüzyıl ilk yarısına ait bir kadın büstü vardı (**Bu büstler uzun yıllar Genel Müdür’ün odasında durdu. Ayrıca İon düzeninde bir sütün Genel Müdürlük önünde, bir alçak kabartma da ikinci kağıt’ın duvarında hala durmaktadır). Bu büstler bölgede ki büyük imparatorluk bağlantısını yansıtıyorlar ve yapıların Diokletianus tarafından yaptırıldığı olasılığını ortaya koyuyorlardı. Onun tarafından yaptırılmış surların içinde yer alıyorlar ve görüldüğü üzere daha erken döneme ait bir mezarlığa sahiplerdi. Henüz tarihlenmemiş ama görüleceği üzere olasılıkla geç antik döneme ait mezar taşları,yapıların kısa sürede kullanımdan çıktığını öne sürdürtebilir. Bu nedenle Diokletianus yapıları oldukları ve olasılıkla 358 depreminde yıkıldıktan sonra boşaltıldıkları düşünülebilir.

Ünlü Alman Arkeolog Dörner, Kağıt Fabrikası inşaatı esnasında çıkan ve İsatnbul Arkeoloji Müzesi’ne gönderilmemiş olanlardan kimi eserleri şu şekilde yazmaktadır :

“Yaptığım iş özellikle antik kitabelerin fotoğrafının çekilmesi ve değerlendirilmesi konularında olduğu için,Nikomedia ve Nikomedia cıvarından çıkan antik heykel sayılarına ait aşağıda kısa açıklama,arkeolojik araştırmanın önemli malzemesini garanti altına almayı ve daha sonraki çalışmaları hazırlama amacını gütmektedir.
Bu heykellerin,işini bilen bir elde olmadığını not etmek gerekir.Sunulan resimlerden şimdiye kadar nasıl bakımsız bir halde durduğu bunu açıklamaktadır.En zor ve ilkel şartlarda bu heykellerin ilk fotoğraflarını bütünüyle hazırlayabilme olanağını İzmit’li dostlarımın yardımseverliğine borçluyum. Heykellerin sınıflandırılması ve kullanımları için her hangi bir yoruma olanak veren,buluntu yerlerine ait herhangi bir gözlem ne yazık ki mevcut değildir.Oyle ki,biz genelde Kağıt Fabrikasının yeni inşaatında bulunduğu gibi bir bilgi ile yetinmek zorunda kaldık. Bunların daha sonra fabrika alanı içinde bulundukları yerde sergilenmesi planlanıyor.

Verilen negatif numaraları ise,yayımlanmayan resimlerin de bulunacağı ve gerektiğinde sipariş edilebileceği “Arkeoloji Enstitüsü,İstanbul Şubesi”ndeki negatif kolleksiyonu’na atıfta bulunmaktadır.

1-Erkek kafa portresi:Kağıt Fabrikası yeni inşaatında bulundu.Kafa,şaç kıvrımlarının ve burnunun ucu hasar görmüştür.Spiral şeklinde düzenlenmiş saç kıvrımları (perçemleri) çok iyi işlenmiş.Kafa saç ve sakal şekli ile Antoninus Pius’un resmini çok andırmaktadır.Nikomedeia’da ustalıkla ve yaşamsal önemde yapılmış ama hangi zamana ait belli değil.Baş yüksekliği:0.305 m.Negatif no.336,5.

2-Sakallı İlah Başı:Mermer,Kağıt Fabrikası inşaatından çıktı.Baş,burnun sol yarısı,saç,sakal ve taç uçları darbeli.Bunun dışında iyi korunmuş.Başın arkası kabaca işlemeli.Taç fiyongunun uçları sarkık.İlah taflan yaprağından bir taç taşıyor.Yüz perçemleri lüleli.Saç ayrıkları gür ve gevşek,sakal ile uyumlu.İlahın anlı geniş,alt kısmı enli.Antoninler’in 160-180 yılları arasında yaptıkları gibi saç ve sakal işlemesi için özellik yaratılmış.Göz çukurunda keski izi olmaması dikkat çekici.

3-Kaiser Başı:Gerçek boyutta,mermer.Kaiser,iki sıra halindeki meşe yapraklı çelenk’i taşıyor.Yaprakların kılcalları görüntülenmiş.Çelengin içine yuvarlak nadir bir taş gömülmüş.Kaslı betimlenmiş alın çizgisi içine burundan çıkan iki oyuk yapılmış.Üst göz kapağı alta doğru kuvvetli değil.Oyuk göz deliği öylesi yüksekte ki gözün kendisi iris’i örtmekte.Saç işlenmemiş,şematik.Saç yüzeyi kırışık fakat kulak arkaları dalgalı. Saçlar arkada çelenge kadar geliyor.Baş işçiliğ, iyi.Alın saçları sivri ve alından sarkıyor.Bıyık ince ve kılları şişkin çenede kayboluyor.Başın boyalı olduğu belli değil. Başı AA,1939.166’da 3.yy’dan 4.yy’a geçiş dönemine ait olarak niteledim.Kaiser Diokletianus diye tasarladım.Bu anlatım H.Fuhrmann tarafından da onaylandı, Danimarkalı heykeltraş H.Fuhrmann ,ressam De Sanctis de çizimini yapmıştı,başın Diokletianus’a ait olduğu böylece kanıtlanmış oldu.Antike 17,1941’de yayınladığım heykelle aynı.H.P.L’Orange lütfedip bildirdi ki Nikomedeia’dan çıkan buluntunun önemi anlamlıdır çünkü tetrarşik sanat portreciliği Grek etkisindedir.

4-Sakalsız Portre Büst:Mermer.Kağıt Fabrikaları İnşaatında bulundu.Baş sağlam, hafif darbeli.Saç ve yüzdeki bozulma işçiliğin etkisini azaltıyor.

5-Kadın Büstü:Mermer,Kağıt Fabrikaları inşaatından çıkmış.Burun kopmuş.Sol omuz kırık.Saçlar tahrip olmuş.Kabartılmış saç örgüsü kulakları örtüyor.Alın saçları toka ile tutturulmuş.Saç örgüsü arkada bitiyor.Giysi hafif belirli.Büst ön taraftan gösterişli değil,göz deliksiz,yan çevrili.Biçim erken Kaiser dönemine ait.Kaiser ailesine ait olup olmadığı şüpheli.

6-Kadın Büstü:Mermer,Kağıt Fabrikasından.Burun ve çenede darbeler var,kuvvetli kararma,göz bebekleri oyuk.Saçlar ikiye ayrılmış,dalgalı görünümlü,saç tokası ile birleştirilmiş.

7-Kadın Başı:Mermer.İzmit’te bulunmuş,olasılıkla bir harfiyattan.Necatibey İlkokulu deposunda duruyor.Burun,çene ve ağız hafif darbeli.İyi korunmuş.Gözler deliksiz.Saç ortadan ayrık.Kulaklar saçla örtülü.Saçlar dalgalı.Arka kısım kaba işlemeli.
8-Dionysos Beden Heykeli:Nebrisli.Baş oturtma tapaları ile torsaya eklenmiş. Kağıt Fabrikası hafriyatından.
9-Bronz Heykelcik:Kağıt Fabrikasında bulundu.Bir satyr heykelciği.Şaşı bakıyor. Ancak 14 no’lu tablodaki resmi önden değil,yandan çekildi.Vucudun alt kısmı kısa görünüyor.Sağ elde bir iki parmak eksik.Kırık sol kol bulunup takıldı.Ayakta duruyor. Heykelciğin bu hali gerçeği gibi olsun diye desteklenmiş.Satyr’in başında sanki bir çelenk var.Göz bebekleri delik.Maarif deposunda saklı.Bir bronz ayak üzerine konmuş durumda.

10-Arkaik Biçimli,Peploslu Heykel:Mermer.İzmit’te bulundu ancak yerini öğrenemedim.Şimdi Necatibey okulu bahçesinde (not: Seka’dan çıkan eserler bir süre burada korunmuştu). Baş yok,sağ kolu noksan.Üst kısmında kuşak bulunan sol kol kırılmış.

11-Oturan Mermer Heykelcik:Kum taşından.Kağıt Fabrikası harfiyatında bulunmuş. Eller ve dizler darbeli.Oturduğu levha kırık.Baş eklemeli ancak şimdi baş yok.Oturan heykelcik duvar inşaatında bulundu.Buluntu yeri tarihlemeyi yaptırtmıyor.N,ikomedeia sikkelerinde Meter sık görülüyor ve Plinius çok eski bir kutsal olan Magna Mater Tapınağı hakkında Traianus’a yazdığı mektupta bahseder.(Epis.X.49.50)

12-Mermer Bir Binada Sakallı Adam Kabartması: Kağıt Fabrikası harfiyatından.

13-Kireç Taşından Bir Mezar Kabartması: Seka Kağıt Fabrikasından,kırık.Yas tutan bir kadın betimlemesi.

14-At Kafası:Mermer.Seka Kağıt Fabrikasından.

15-Aslan Ayakları Üzerinde Küçük Mermer: Kağıt Fabrikasından.

16-Mermer Masa Ayak Parçaları:Uçları ve ayakları kırık.Ayak üstünde,ağzını açmış şekilde bir yunus kabartması.Kağıt Fabrikasından.

17-At Ayağı Şekilli Sütun Parçaları:Ayakların üstünde yunusa binmiş Eros.Kağıt Fabrikasından.

18-Mermer Masa Ayağı:Karemsi kabartmalı.Aslan ya da panter betimli.Kağıt Fabrikasından.Açık ağzı alt çeneden kırık.Hayvanın her iki yanı sarmaşık süslü. Başka bir parçası da var.Çizimin gösterdiği gibi,parçaları inceleyemedim,fotoğraflar mükemmel.”

m. Gv. Albay Şerafettin Erdem ise "Anılarda Gölcük" başlıklı hatıralarında şöyle bir ilginç olayı nakletmektedir:

**"İzmit-Gölcük seferleri sırasında Konca vapuru bir kaza geçirmişti. Gemi İzmit'ten kalkmış her zamanki rotasında giderken Kâğıt Fabrikası iskelesi açıklarında bir yere çarpmış ve pervanesi düşmüştü. Araştırma başlamış ve gemi kaptanı her zamanki rotasında seyrettiğini iddia etmişti. Yerinde araştırma için bilirkişi olarak dalgıçlarla birlikte olay yerine ben de gitmiştim.

Basit bir arama sonucu Kaptanın gösterdiği yerde, kubbesi su üstünden 2 metre kadar derinlikte bir harabe tesbit ederek şamandıra ile markaladık. Durum Liman Başkanlığı'na bildirildi. Kâğıt Fabrikası iskelesine gelip giden daha büyük tonajdaki gemilere de zarar vermesi endişesi içinde harabe dinamitle tahrip edilmek üzere çalışıldığı sırada, burada hakikaten bir mabedin bulunduğu ve mabedden Gölcük'te Kavaklı burnuna doğru 4-5 metre genişliğinde muntazam taşlarla döşenmiş bir yol bulunduğu görüldü. Yol, Kavaklı Burnuna yaklaştıkça oradaki ırmakların getirdiği kumlarla yavaş yavaş kayboluyordu " (***Deniz Kuvvetleri Dergisi, Sayı: 551, Kasım, 1991, s. 36)

Yukarıdaki bilgileri, İzmit’te uzun yıllar dalgıçlık yapmış ve ihale ile İzmit Körfezi’ndeki bir çok batığı çıkarmış olan Semih ve ......... kardeşler de doğrulamaktalar. Dediklerine göre, bunların dışında deniz altında Seka iskelesinin yaklaşık 45 derece batısında 150 m uzaklıkta ve yine yaklaşık 45 derece doğusunda 100 m uzaklıkta iki yapı bulunmakta. Ayrıca, İzmit Körfezi Klavuz Kaptanlarınca da bilinen aynı iskelenin doğu tarafında hemen 30 m açıkta doksan derecede üzerinde bir yapı olan sığlık bir topuk mevcuttur.

358 veya daha sonraki bir tarihte olan şiddetli bir deprem neticesinde Seka-Kavaklı hattının doğusunda, güney ve kuzeyde dar bir şerit halinde kıyı kesimlerin çökerek, toprak ve deniz altında kaldığını ve bu afetten sonra yerleşimlerin daha içerlerde gerçekleştirildiğini düşünebiliriz.

Ağırlıkla bu bölgeden çıkan eserlerden oluşan “Bithynia-Trakia Sergisi”nin geçtiğimiz yıllarda İstanbul Arkeoloji Müzesinin “Dünya Müzeler Ödülü”nü almasında büyük katkısı olmuştur. Bunun dışında yine bu sahada çıkan bronz bir at arabasının parçalarının bir kısmı İstanbul Arkeoloji Müzesinde bir kısmı ise Atina Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.

Bölge için, Saraybahçe Belediyesi ve Müze Müdürlüğü’nde “sit alanı” ilan edilmesi yönünde parsel bazında çalışmaların acilen gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Muhittin Bakan’ın bir yazısında değindiği gibi “Seka özelleştirilirken toprak altı servete parası yetecek bir yiğit var mıdır ?” (**** KYÖD Haber, sayı 2, 1988). İstanbul’un hemen yanı başında ancak onun bile sahip olamadığı bu antik ören yerinin gün ışığına çıkarıldığında kent ekonomisi sağlayacağı artı değerler göz ardı edilemeyecek düzeydedir. Bu görev belediye, il kültür müdürlüğü, müze ve kent yöneticilerinin, onları izlemek de bizlerindir.

Söz tarihten açılmış iken son olarak; Kocaeli Üniversitesi, izinlerini YÖK’ten birkaç yıl önce aldığı Tarih ve Arkeoloji bölümlerinin kadrolarını neden oluşturmaz ve öğrenci alımına neden bir türlü başlamaz, anlamak pek mümkün değil. Sanırım onlar da akademik öncülük görevlerini erteleyip, esen meltem rüzgarlarının rehavetine kapılıp kaldılar. Bu görev de onların.

İlgililere hatırlatırız...

© Copyright Hakkı F.Yavuz Ulugün’e Aittir. Tüm Hakları saklıdır.
Bu yazı ancak kaleme alanın izni Erkan Kiraz
[
erkankiraz@yahoo.com] üzerinden alınarak tekrar yayınlanabilir ya da dağıtılabilir.

© Copyrighted to F.Yavuz Ulugun. All Rights Reserved.
This study may be re-copied or re-distributed only with prior consent of its Author through Erkan Kiraz
[
erkankiraz@yahoo.com].
Edited & Written By .Yavuz Ulugun
fyulg@yahoo.fr on 11.03.2006