Saturday, December 13, 2008

Yüce Bey’in Kocaeli Tarih ve Rehberi – History of Kocaeli and Guidebook By Rifat Yuce

Sonsuz bir merak duygusuyla yazılmış bir kent tarihi
*********************************************
Yüce Bey’in Kocaeli Tarih ve Rehberi – History of Kocaeli & Guidebook By Rifat Yuce (*)
*********************************************


Belleksiz toplumlar bugünü yorumlayabilir mi? Sanmam. Bugünü yorumlamak için bir referans noktası tarih. Geçmişin peşinde koşarken yaşadığı yerleri daha çok sevmeyi öğreniyor insan. Yaşadığı yerleri sevdikçe tarihini daha çok merak ediyor. Belki bir çıpa arayışı bu. Bugünün referansını yitirmiş toplumlarına çıpa gerektiği ise kesin.

Varlığından haberdar olduğum Kocaeli Tarih ve Rehberi’ni öncelikle sahaflarda ve İzmit kent kitaplıklarında aradım. Sonunda babamdan kalan kitapları düzenlerken içlerinde, yani burnumun dibinde, bin dokuz yüz kırklardan kalma baskısını buldum. Okudukça da, yeni baskısının yapılması gerektiğini düşündüm.

Kocaeli Tarih ve Rehberi adından da anlaşılacağı gibi Kocaeli’nin ve o zamanlar aynı il sınırları içinde olan Sakarya ve Geyve’nin ilkçağdan başlayarak tarihini ele alır. Bunun ardından yazarın bizzat tanık olduğu Kurtuluş Savaşı dönemini ve Cumhuriyet’in ilk yıllarını ayrıntılarıyla inceler. İlk baskısı 1945’te yapılan bu kitap Kocaeli ve çevresinin en eski ve kapsamlı tarih derlemelerinden biridir. Uzun araştırmalara ve birinci elden anılara dayanan kitabın genişletilmiş ikinci baskısı ancak altmış üç yıl aradan sonra, araştırmacı Atilla Oral’ın yoğun gayretleriyle yapılabildi.

Kocaeli Tarih ve Rehberi adlı hacimli kitabın yazarı Rıfat Yüce, nam-ı diğer Yüce Bey, İzmit’in Kurtuluş Savaşı dönemindeki ileri gelenlerinden, çevresini de aydınlatmayı görev bilen aydınlarındandır. Türk Yolu Gazetesi’nin sahibi ve köşe yazarı, İstanbul’un işgal yıllarında İngilizler tarafından Malta’ya sürgüne gönderilenlerden, halkın içinden çıkmış, zekâsı ve çalışkanlığıyla sivrilmiş biridir. Köy çocuklarının eğitilmesine, yatılı okullara (Köy Enstitüleri’ne) yerleştirilmesine ön ayak olmakla yetinmeyip, doğup büyüdüğü yöreye daha cumhuriyetin ilk yıllarında (1929’da) bir ilkokul kazandırmıştır. (Rıfat Yüce’nin adını taşıyan bu ilkokul sanırım köy ilkokullarının en eskilerinden biridir.).


Rıfat Yüce, Türk Yolu Gazetesi’nde yazdıklarının geniş bir özeti sayılabilecek kitabının on sekiz yıllık bir çalışmanın ürünü olduğunu söyler önsözünde. Kocaeli Tarihi’ni ele aldıktan sonra “Osmanlıların son zamanlarında Kocaeli’de olup bitenlerden bilhassa içinde bulunduklarımı ve yakinen bildiklerimi ve Cumhuriyet devrine geçerken, Milli Mücadele’de halkın kurtuluşu yolunda nasıl çalıştıklarını izah” ettiğini belirtir.

Birinci bölümde İzmit ve çevresinin Bitinya Krallığı’ndan başlayarak, sırasıyla Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerindeki tarihine değinir. Bunu oldukça geniş bir bölüm halinde Milli Mücadele yılları izler. İzmit’in tarihinden sonra coğrafyası, tarım ve ekonomisi ele alınır. Rıfat Yüce bir gazeteci olarak yakından bildiği yöreyi yazmakla kalmaz, buna sonsuz bir merak duygusuyla ve amatör bir tarihçi ruhuyla araştırmalar yaparak öğrendiklerini de katar.

İkinci baskıyı hazırlayan Atilla Oral bu çalışmanın ön hazırlığını Kocaeli Gazetesi, Pazar Eki’ndeki yazılarıyla yaptı. Birinci baskıyı Rıfat Yüce’nin çıkardığı Türk Yolu Gazetesi arşivinden derlediği yazılarla genişletip bütünleştirerek ikinci baskıyı hazırladı. Nitekim Atilla Oral’ın ikinci baskıya eklediği bölüm Türk Yolu Arşivi'nde Kocaeli Tarihi adını taşır. Yine Rıfat Yüce’nin kaleminden çıkmış bu yazılar, bugün giderek zihinlerde silikleşmeye başlayan yakın tarihimize birinci elden tanıklıklardır. Bu yüzden Atilla Oral’ın Kocaeli Gazetesi, Pazar Eki’ndeki yazılarını elimden geldiğince yakından takip etmiştim. Onları okurken içimde bu kitabın yeniden basılabileceği umudu doğmuştu. Ayrıca uzun yıllar yayımlanan Türk Yolu gibi bir gazetenin arşivinin nerede ve kimler tarafından korunabildiğini de merak etmiştim. Öğrendim ki Milli Kütüphane’dekinden başka bir arşiv bulunamamış. Yazık.

Şevket Süreyya Aydemir, İkinci Adam adlı kitabında Rıfat Yüce’ye ve sözü geçen kitabına değinir ve Yüce’nin bir sözünü alıntılar: “Milli Mücadele döneminde Geyve Boğazı’nın geçilmezliğini, Rıfat Yüce güzel bir cümleyle ifade etmiştir: “Geyve Boğazı’ndan zorla geçen bir şey varsa, o da Sakarya Nehri’nin bulanık sularıdır” (Şevket Süreyya Aydemir, İkinci Adam, c. I, III. baskı, İstanbul 1973, s. 155. Kocaeli Tarih. s. 97.) Bu söz Milli Mücadele kahramanlarından biri olan Rıfat Yüce ve arkadaşlarının Kurtuluş Savaşı’na bakışını en iyi yansıtan sözlerden biri kanımca. Geyve Boğazı, Ankara’ya giden yolun kilitli kapısıdır. Düşman o zaman o kapıdan geçememiştir. Bunun nasıl ve hangi bilinçle olabildiğini bu kitaptan okumak mümkün.

Bu geniş kapsamlı belgesel çalışmanın, Kocaeli ve Sakarya tarihi, coğrafyası, ekonomisi ve folkloru araştırmaları açısından bulunmaz bir pınar olduğuna inanıyorum.

(*) Kocaeli Tarih ve Rehberi, Rıfat Yüce; Hazırlayan: Atilla Oral, Demkar Yayınevi, 593 sayfa.

© Copyright Hakkı Şefika Görgülü Kamcez’e Aittir. Tüm Hakları saklıdır.Bu yazı ancak kaleme alanın izni alınarak tekrar yayınlanabilir ya da dağıtılabilir.

© Copyrighted to Sefika Gorgulu Kamcez. All Rights Reserved.

This study may be re-copied or re-distributed only with prior consent of its Author.

Edited By Sefika Gorgulu Kamcez komcez@gmail.com on 01.12.2008, Istanbul-Turkey.

Zaman Bir Mekândır –Time Is A Location By Emel Kayin

*********************************************
Zaman Bir Mekândır –Time Is A Location
********************************************
Şefika Görgülü Kamcez
Emel Kayın’ın Mekân Hikâyeleri okuru mekânlar üzerinde düşünmeye ve derinleşmeye çağırıyor. Bir ilk kitap olmasına karşın dünyayı keskin bir gözle algılıyor ve bu algıyı okura başarıyla geçiriyor.

Aynı zamanda bir mimar olan yazar, mimarlık mesleğinin ana öğelerinden olan mekân kavramı çevresinde dolanıyor bu kitaptaki öykülerinde. İki sevdiğini yani mimarlıkla öyküyü el ele tutuşturuyor. Zaman, kent, ev ve insanın biriktirdiği yitik hikâyeleri gün yüzüne çıkarıyor.

Mekân nedir? İnsanı içinde bulunduğu büyük boşluktan ayıran bir koruyucudur mekân kısaca. Bir uzay parçası değildir sadece. Kent ölçeğindedir bazen. Ev ölçeğindedir kimi zaman. Ancak her mekânın olmazsa olmazı insandır; mekân ancak insanla bir anlam kazanır. “Mekân, peteklerinin binlerce gözünde, zamanı sıkıştırılmış olarak tutar,"diyor Gaston Bachelard. Zamandan kopuk bir mekân olamayacağı belli bir şey... Mekân Hikâyeleri’nin yazarı bunu bir adım daha ileri götürüyor zaman-mekân ilişkisini deşerken...

Ona göre zaman da bir mekândır; yalnızlık hissettiğinde insan, zamana sığınabilir çünkü...

Nitekim Mekân Hikâyeleri’ni okurken sık sık düşüncelerim eski zamanlara gitti. Sıcak ve tozlu eski zaman sokakları, yağmurlu güz pencereleri, yaz tatillerinin çocuksu ayrılıklarını yok eden mürekkepli kalemle yazılmış mektuplar, kartlarla kutlanan bayramlar...

Bu öykülerde büyük kalabalıklar yok. Mekân içinde insan bir büyük boşlukta tek başına gibi... İnsanın yeryüzündeki hafızası ise yaşadığı mekânlar. Ancak yazar insanın kent, ev ve zamanla ilişkilerini, ya da bu kavramların birbiriyle ilişkilerini ele alır ve birbirlerini var edişlerini irdelerken büyük bir yalnızlık duygusu da dolanıyor sayfalar arasında.

Mekân Hikâyeleri zaman, kent, ev ve insan alt başlıklarından oluşuyor.

Zaman hikâyeleri bölümünde peri masallarının havası, gizemli ormanlar, eski kırlangıçlar, devler, periler... Bu bölümde yazar çocukluğuna dönmüş gibidir.

İnsan hikâyeleri adlı bölümde anlatılan insanlar, yapayalnızdır. Sıradan yalnızlıklar üzerine konuşur bu insanlar ama kimselere seslerini duyuramazlar.

Kent hikâyeleri bölümünde yazar kente bir mimar gözüyle bakar. Bu öykülerde insan kentle baş başadır. Öykülerin konusu insanlar arası ilişkiler değil, insan-kent ilişkileridir. İnsan ötekilerden uzaktadır: “Kentin yüksek bir tepesinden baktığında sıradan adam, insanlar karıncalar gibi görünüyordu. Sık sık birbirine çarpıyorlardı.” (s.27)

Sıradan Adam ve Kent adlı öyküde “Binalar korkutucu ezici bir duvar gibi yükselir kentte. Ardındakileri nefessiz bırakır,” der yazar. Çarpık kentleşmeye, güneş vurunca binaların çirkinliğinin ortaya çıkışına değinir.

Ev hikâyeleri bölümünde yer alan Düş Evi öyküsünde yola yalnızca korkularını yenmeyi bilenler devam edebilir. Düş evine girebilenler, yasakların olmadığı bir dünyaya inanır. Bunun düşünü kurar. Düşlere ulaşmak ise sabır ve cesaret gerektirir. Düş yolcusunun evden çıkış yolunu bulabilmesi için, mutlaka yeni bir düş kurması gerekir.

Bu bölümde duvarlara toslama imgesi sık sık karşımıza çıkar. Ev denen mekân duvarlarla sınırlanmıştır. Duvarları aşmak, onların ardına geçmek isteyenler hep engellerle karşılaşır.

Bugünlerde yayımlanan bir mimar-edebiyatçılar antolojisine göre edebiyatımızda 53 mimar-edebiyatçı varmış. Meslek gereği mekânlar üzerinde sıkça kafa yoran mimarlar bana kalırsa, edebiyat yapıtında atmosfer kurmayı iyi biliyor. Buna ek olarak biçimsel öğelere de daha çok dikkat ediyorlar. Emel Kayın’ın bir mimardan beklenebileceği gibi, çok özenli bir anlatımı, dikkatle kurulmuş bir dili var. Öykü adlarının şiirselliği ise özellikle dikkat çekici: “Yorgun kediler için de bir şarkı söyle.”

Öykülerin kimileri oldukça kısa. Hatta tek satırdan oluşan öyküler de var kitapta. Ancak bu kısacık öykülerin her biri adeta birer aforizmadır. Okuduktan sonra küçük bir ilaç kutusu gibi yanınızda taşıyabilirsiniz pekâlâ.

“İnsan çocukluğunda güven ülkesine uğramamışsa bir daha yolunu bulamaz.” (Labirent)

“Kendisi evinin içinde saklıydı... Evi kendisinin içinde saklıydı.” (Çocuk Evi),

“Dağ kasabaya kasaba dağa hiçbir zaman değmemiş.” (Büyük Dağ),

“Aşk hem zayıf hem güçlü olmayı ister. Şiir de...” (Şiir, Aşk ve Lunaparklar),

“Aşk ertelenebilirdi ama delilik ertelenemezdi.” (Ertelenemeyen Delilik),

“Sıradan yalnızlıklar üzerine konuşuyorum hep. Kimse duymuyor.” (Sıradan Yalnızlıklar),

“Uzaklara baktığında yakınları yakınlara baktığında uzakları görebildiği için en iyi dostumdu.” (Uzaklar).

Bu öyküleri okudukça, mekânlar içinde sıkıştırılmış zaman dosyalarını açıyoruz yalnızlığımıza ilaç olarak. Mekânlar içinde saklı eski zamanlara dönüyoruz, biz 21. yüzyılın yalnız insanları. Orada bulacağımız ise kalbimizden başkası değil elbet. Mekân Hikâyeleri, galiba mekânın sınırlarını kalbimize doğru genişletiyor.


(Mekân Hikâyeleri. Emel Kayın, Kanguru Yayınları, Ankara , Eylül 2008)


© Copyright Hakkı Şefika Görgülü Kamcez’a Aittir. Tüm Hakları saklıdır.Bu yazı ancak kaleme alanın izni alınarak tekrar yayınlanabilir ya da dağıtılabilir.

© Copyrighted to Sefika Gorgulu Kamcez. All Rights Reserved.

This study may be re-copied or re-distributed only with prior consent of its Author.Edited By Sefika Gorgulu Kamcez komcez@gmail.com 01.11.2008, Istanbul-Turkey.

Wednesday, December 10, 2008

Crimean & Romanian Tatars In Izmit-Turkey

© Copyrighted to Erkan Kiraz. All Rights Reserved.
Ownership and Copy Rights of some a few pictures taken from
Wikipedia.org are belong to www.wikipedia.org. With courtesy of wikpedia.org.
Tatars in Kazan. With courtesy of wikpedia.org
© Copyrighted to Erkan Kiraz. All Rights Reserved.
Ownership and Copy Rights of some a few pictures taken from
Wikipedia.org are belong to www.wikipedia.org. With courtesy of wikpedia.org.
Tepres Gathering at Karakayalar Town, Eskisehir, Turkey

© Copyrighted to Erkan Kiraz. All Rights Reserved.
Ownership and Copy Rights of some a few pictures taken from
Wikipedia.org are belong to www.wikipedia.org. With courtesy of wikpedia.org.
Tepres Gathering at Karakayalar Town, Eskisehir, Turkey
© Copyrighted to Erkan Kiraz. All Rights Reserved.
Ownership and Copy Rights of some a few pictures taken from
Wikipedia.org are belong to www.wikipedia.org. With courtesy of wikpedia.org.
Tepres Gathering at Karakayalar Town, Eskisehir, Turkey
© Copyrighted to Erkan Kiraz. All Rights Reserved.
Ownership and Copy Rights of some a few pictures taken from
Wikipedia.org are belong to www.wikipedia.org. With courtesy of wikpedia.org.
Tepres Gathering at Karakayalar Town, Eskisehir, Turkey
© Copyrighted to Erkan Kiraz. All Rights Reserved.
Ownership and Copy Rights of some a few pictures taken from
Wikipedia.org are belong to
www.wikipedia.org. With courtesy of wikpedia.org.
Tepres Gathering at Karakayalar Town, Eskisehir, Turkey

© Copyrighted to Erkan Kiraz. All Rights Reserved.
Ownership and Copy Rights of some a few pictures taken from
Wikipedia.org are belong to www.wikipedia.org. With courtesy of wikpedia.org.
Tepres Gathering at Karakayalar Town, Eskisehir, Turkey
© Copyrighted to Erkan Kiraz. All Rights Reserved.
Ownership and Copy Rights of some a few pictures taken from Wikipedia.org are belong to
www.wikipedia.org. With courtesy of wikpedia.org.
Tepres Gathering at Karakayalar Town, Eskisehir, Turkey.
My elder sister Miss Heyecan Kiraz passd away. Rest in peace.
© Copyrighted to Erkan Kiraz. All Rights Reserved.
Ownership and Copy Rights of some a few pictures taken from Wikipedia.org are belong to www.wikipedia.org. With courtesy of wikpedia.org.
Tepres Gathering at Karakayalar Town, Eskisehir, Turkey


*********************************************
Crimean & Romanian Tatars In Izmit-Turkey
*********************************************

When I started writing down my short Life Story, never imagined it would lead to story of many people living at Derince, Izmit city, Turkey. Within shortest time it has turned the “Story of Derince”, which means covering Romanian Migrants of Turkmens, Crimean Tatars, White Muslim Gypsies, Lazs, Yoruks [Nomads], Muslim Georgians & other local migrants left their places they have lived ever since they were born and raised, in Turkey’s many different places & cities.

May maternal side, Huriye-Halil Ortac Family were deported from the town of Ahmatlar [Stefan Karadja], Tutrakan, Romania, which takes place in Bulgarian after many border-conflicts settling agreements in 1935. During the deportation my mom, Necmiye [Ortac] Kiraz was just at around 3-5 years.

I have grown up set in my ears along many Romanian 1935 Exchange Migration Stories from my mom; Necmiye [Ortac] Kiraz in around Derince Romanian Turmens, Crimean Tatars & White Muslim Gypsies Ghetto…

Here are below I will just add some a few pictures selected out of my various albums having named as “Derince & Her Surroundings”.

In the names & holy souls of my mom; Necmiye [Ortac] Kiraz, my Yoruk [Nomad] father; Mehmet Kiraz and my elder sister Heyecan Kiraz, who were buried side by side at the Yoruk Cemetery at Derince, Izmit, Turkey. May Allah bless them all. Let their souls be in peace infinite.

Please do your thoughts and prayer to their souls & to the ones, who passed away here but their close relatives or descendants were gone unknown and unnoticed today.

© Copyrighted to Erkan Kiraz. All Rights Reserved.
Ownership and Copy Rights of some a few pictures taken from Wikipedia.org are belong to www.wikipedia.org. With courtesy of wikpedia.org.

Meluncanlar – Melungeons, Brent Kennedy [RIP] & Helen Campbell

Meluncanlar – Melungeons
Brent Kennedy [RIP] & Helen Campbell
Marmara Depremi önceleriydi. Ne kadar önceleri bilmiyorum. Biz şimdilerin Cumhuriyet Mahallesi, Plajyolu diye bilinen “Yenimahalle”’de, Bahar Sitesi’nde oturuyorduk. Ben henüz günümüzde Mannessmann Borusan A.Ş. olan İzmit Mannessmann-Sümerbank A.Ş.’den istifa etmiştim. İstanbul Gülsuyu’nda yerleşik Finli Kone ile ortak firmada işe başlamıştım. PC denilen çağımızın gerecini orada işyerinde kullanmaya başlamıştım. Yani Kişisel Bilgisayar’lar [PC: Personal Computers].

Tekimal-Kone Asansör A.Ş.’den ayrılıp İstanbul Gülsuyu’nda yerleşik Toyotasa Otomotive San. Tic. A.Ş.’de işe başladığımda 1992 olmuştu. PC’ler işyerlerine iyice yerleşmişti ama henüz ortak olarak kullanılıyordu. Henüz Internet ve Email denilen kolaylıklar piyasada yoktu.

Günümüzün neredeyse her eve girmiş bulunan ve hiçbir işyerinde onsuz çalışılamayan PC’ler 1990’lı yıllarda henüz piyasaya giriyordu. Herkes gibi biz de bilgisayarı tanıyor, öğreniyor ve işyaşamına oyumlandırıyorduk. PC’ler henüz evlere girmemişti. Bilgisayar iş dünyasını ve evlerimizi hızla değiştirecekti.

Kadim dostum İdris Müftüoğlu’nun öncülüğünde, Pamukbank kredisiyle “No Name: Adsız” ya da “Home Made: Ev Yapımı” denilen, markasız, toplama bilgisayarımızı eve aldığımızda sene 1994’dü. İşletim Sistemi DOS’tu [Disk Operating System]. Uygulama Programları’nda [Application Programs] sadece “PW: Professional Write 4” ve “Lotus” vardı. Piyasada “IBM Uyumlu: IBM Compatible” deyimleri egemendi. “KapılarınBill Gates’i kim bilir hangi bodrum karanlıklarında “Pencereler”i [Windows] düşlüyor ve tasarlıyordu. Her ne yapılacaksa bunlar hep siyah ekranda “DOS” üzerinde yapılıyordu…

Commador’lardan, Atari’lerden, Basic’lerden birden PC’lere, DOS’a ve Uygulama Programları’na geçilivermişti. Bitmeyecekti. Bir gün Bill Gates’in renkli “Pencereler”i [Windows] piyasaya açılıverecekti! “Gömülü Bağlantılı” [Embedded Linking] Windows sarsıverecekti her şeyi. Kimileri boşuna direnecekti. Windows hem İşletim Sistem özelliği sunuyor hem de Word ve Excel gibi Uygulama Programları ile tüm dünyayı avucu içine alacak ve bu egemenliğini kimselere bırakmayacaktı…

Ardından Internet, Çevirmeli Bağlantı [Dialup Connection], Muhabbet [Chat] ve bir sürü kolaylık izleyecekti bu hızlı gelişmeleri. Ben de evimde kendime ait bir dünya oluşturuvermiştim. Ses Düzeni [Sound Blaster], TV Karlı PC, Internet ve Muhabbet [Chat]. Dünya odamızın içine sığıvermişti. Uzaklar yakın, yakınlar uzak oluvermişti. Bilgisayar ve Internet ABD’de başlayıp geliştiğinden egemen dil İngilizce’ydi. İngilizce bilenler için tüm sınırlar ve engeller kalkıyordu adeta! Bende de sadece İngilizce değil Fransızca ve Almanca da vardı.

ABD Tennessee’den Shalasy Manderson adlı kızı olan Donna Porter adlı bir bayanla arkadaş olmuştuk. Eşinden ayrılmış, kızı Shalasy Manderson ile yaşıyordu. Shalasy, Amerikan Folk Şarkıları söylüyordu. “Kızım Türk kökenli!” diyordu Donna Porter! Bunu anlamamıştım. “Babası Türk mü?” diye sormuştum. “MeluncanMelungeon” deyimini ilk o zaman öğrenmiştim. ABD’de yıllardır bir gurup Amerikalı, “MeluncanlarMelungeons”, kültürel ve yasal olarak “Türk Kökenli” olduklarının savaşımını veriyorlardı.

Türkiye ile temasa geçmişler ve kendilerine 1995’de İzmir Çeşme’yi ABD Virgina’daki Wise kenti ile “Kardeş Kent” [The Sister Cities are Cesme, Turkey & Wise, Virginia, USA, http://webarsiv.hurriyet.com.tr/2000/06/01/211475.asp] olarak belirlemiş ve karşılıklı bir sürü etkinlik yapmışlardı. Dona Porter sayesinde sevgili Helen Campbell ve 51 yaşında kalp krizinden ölen Brent Kennedy’i tanımıştım. Brent Kennedy ve Helen Campbell, Melungeon Hareketi’nin belkemiğini oluşturuyorlardı.

Günler 17 Ağustos 1999 Pazar ile Pazartesi’ye yaklaşırken, Marmara Bölgesi’nde hiç kimse sabah karşı başına ne geleceğini asla aklına düşürmemişti! Hava sıcak mı sıcaktı! Ben yine bilgisayarımın başındaydım… Çocuklarımız küçüktü. Anneleriyle yatak odasındaydılar. Ben de onlar iki katlı ranzalarının bulunduğu odalarının bir köşesinde, kendi dünyamda muhabbet ediyordum. Ertesi gün iş vardı ve ilerleyen saatlerde ranzanın alt katına yatıp uyumuştum. Tanım dışı gülütüler, çığlıklar, çayırdılar, savrulmalar içinde, karanlıkta uyanmıştım. Bağırıyordum sadece. Dualar ediyordum. “Yeter bitsin bu!” diye. Eşime sesleniyordum, çocuklar nerede?” diye… Derin, karanlık, dipsiz bir bilinmeze doğru düşüyorduk sanki. Allah’a yakarışlar, yalvarmalar, tövbeler, dualar ve okumalar…

Gecenin 03:45’inden itibaren İzmit, Gölcük, Yalova, Sakarya, Düzce ve Bolu sokaklarda olacaktı. Bize göre tüm dünya sarsılmıştı… Salkım saçak. Herkes her yerde. Çaresizlik. Korku. Dehşet. Göz gözü görmüyordu. Yıkılmış apartmanlar, bükülmüş yapılar, çivi gibi yere girmiş binalar, çığlıklar, ağlamalar, çaresizlikler. Birden tüm düzen yok oluvermişti.

O günün sabahından ilerleyen günlerde herkes sokaklarda yatıp kalkacaktı. Eşimin çalıştığı Derince Çenesuyu’nde şimdilerde Kipa Tesco AVM olan yerde Finli Nokia ortaklı kablo fabrikası vardı; Türkkablo A.O. İktidarda da Koalisyon Hükümeti. Kimi dindarlara göre “sapıtmış insanlara bu Allah’ın cezası, bir gazabıydı!”. Bana göre ise Fizik ve Yapı Kuralları’na asla uymayan milletimizin çekmeyi sürdüreceği kadersizliği.

Devlet her tür yardım işini kendi denetimine almıştı. Hiçbir şeye izin vermiyordu. Nokia en azından Türkkablo çalışanları ve ailelerine yardımcı olmak istiyordu. Ama devletimiz buna izin vermiyordu. Ülkeye girecek her tür yardım malzemesi ve parasal yardımın Türk Kızılayı üzerinden gelmesi ve girmesini dayatıyordu. Nokia çaresiz her şeyin parasını, taşıma bedelini ve gümrük vergilerini ödeyerek kışa dayanıklı çadırlar göndermişti Türkkablo A.O.’ya.

Türkkablo A.O. yönetimi şimdiki Kipa Tesco AVM’nin otopark alanı olan yerde, büyük Kavak Ağacı’nın yakınlarında bir Çadır Kent kurmuştu. Rahmetli annemiz Necmiye Kiraz, rahmetli ablamız Heyecan Kiraz, kız kardeşlerim Hanife Kiraz ve Huriye Kiraz, eşim Hanife Akyan Kiraz, kızlarımız Bengisu ve Aybüke Beren ve de eşimin babası Ali Osman Akyan ve annesi Zeliha Akyan ile bu çadır kente taşınmıştık. Nokia’nın gönderdiği yardım paraları ile bizlere bakılıyordu. WC ve Banyolar kurulmuş, Çamaşır Makineleri getirilip Çamaşırhaneler yapılmıştı. Artçı Depremler sürüyordu.

Ulusal ve Uluslararası Medya’nın temsilcileri uydu çanaklı araçlarını İzmit Valilik Yapısı batısındaki tören alanına kurmuşlardı. Burada Arama Kurtarma Ekipleri, Yardım Kuruluşları, Kızıl Haç ve benzeri kurum ve kuruluşların çadırları da vardı. Halka açık Internet Erişimi de sağlanıyordu. Ben “başımıza gelenler”i buradan duyuracaktım başka ülkelerdeki dostlarıma. ABD’deki Donna Porter ve Helen Campbell’e de!

Helen Campbell, ABD’de Meluncan Hareketi üyeleri arasında bir yardım ve destek kampanyası başlatmıştı. Acılarımızı paylaşıp, azaltmak ve moralimizi yüksek tutup, dayanma gücümüzü arttırmak istiyorlardı. Çocuklarımızda “yaşamın daha iyi olacağı” düşüncesini yeşertmek, korkularını azaltmak için “Kartpostal Gönderme” ve her çocuğa bir “Teddy Ayı” gönderme gönüllü hareketini başlatmışlardı. Bit sürü Amerikalı çocuk Türkkablo A.O. Çadır Kenti’nde yaşayan çocuğa Kartpostal ve Teddy Ayı göndermişti.

Shalasy Manderson [ http://melungeon_music.tripod.com/melungeonmusic/id5.html ] da Türkiye’deki depremzedeler için yardım parası toplamak amacıyla düzenlenen Konserler Deprem Çocukları için Amerikan Folk Şarkıları söylüyordu. Sahnenin önüne konulan kocaman posterlerde kızlarımız Bengisu & Aybüke Beren’in resimleri vardı. Açtığı Konuk Defteri’ne teşekkürlerimi ifade den bir şeyler yazmıştım. [ http://books.dreambook.com/firststar/shalacy.html ].

23 Nisan 2000’de İstanbul’da düzenlenen bir şenliğe de davet edilmişti [ http://www.webring.com/hub?ring=singsong ].

Helen Campbell’in o acı dolu günlerde bizleri yüreklendirme, ayaklarımızın üstünde durma ve acılarımızı paylaşarak azalmasını sağlamada gösterdiği çabaları asla unutamam. Helen Campbell ve dostlarının ABD’deki Melungeon Hareketi sürüyor. Türkiye’de ulusal basında kimi zaman Meluncanlar Hareketi haber olarak yer alsa da genelde Türkiye’de ABD’deki Meluncanlar Hareketi ve neler yaptıkları pek bilinmiyor.

Bizleri acı dolu, çaresiz günlerimizde yalnız bırakmayan dost ve kardeş Meluncan Hareketi’ne bu sanal dünyada vefa borcu ödemek istedim. Bir guruba bir kişi dahi katılsa ve sadece bir kişi dahi öğrense benim için bu büyük bir başarıdır.

Ayrıca ama özellikle Finlandiya Devleti’ne ve Finli Nokia şirketine ailem ve kız kardeşlerime ve eşimin ailesi adına minnettarlığımı belirtmek ve şükranlarımı ifade etmek istiyorum.


Meluncanlar:
http://tr.wikipedia.org/wiki/Meluncan
Melungegons:
http://en.wikipedia.org/wiki/Melungeons
Meluncan Kalıtım Birliği:
http://www.melungeon.org/?BISKIT=3672914343&CONTEXT=cat&cat=10005
Meluncanlardan Haberler:
http://www.melungeons.com/articles/Meluncan_files/frame.htm
Meluncanlardan Haberler:
http://www.haberler.com/meluncanlar-ilk-kez-new-york-ta-toplandi-haberi/
Meluncanlardan Haberler: http://www.milliyet.com.tr/2007/06/04/yasam/axyas02.html
Meluncanlardan Haberler:
http://ansiklopedi.turkcebilgi.com/Meluncanlar
Meluncanlardan Haberler:
http://www.tumgazeteler.com/?a=2307417
Osmanlı Amerikan-Türkleri- (Meluncanlar) -Tarihden: http://www.turkpaylasim.com/board/osmanli_amerikanturkleri_meluncanlar_tarihden-t2680.0.html
İzmir, Çeşme & Virginia, Wise: Kardeş Kentler:
http://www.milliyetciforum.com/amerikada-turk-olduklari-soylenen-meluncanlar-1582.html
Amerika'daki Türkler:
http://turksinamericathemovie.blogspot.com/
Meluncanlar & Helen Campbell:
http://melungeons.blogspot.com/
Meluncanlar Araştırma:
http://nancy-melungeonresearch.blogspot.com/
Meluncanlar Soyağacı [Geneology] Arşivleri:
http://nancy-melungeonresearch.blogspot.com/
Original Dissent:
http://www.originaldissent.com/forums/showthread.php?t=8145
Melungeon.com: http://www.melungeons.com/articles/a2005.htm
Meluncan Forum: http://melungeons.yuku.com/forum/view/id/1
12. Meluncan Birliği Toplantı Raporu: http://backintyme.com/kpjohnson/?m=200807

Who are the melungeons?

The origin of the word Melungeon is still an ongoing debate among both scholars and even the Melungeons themselves. Let's explore our different theories about the mysterious Melungeon's ancestors.

Meluncanlar Kimdir?

Melungeon Sözü hala hem bilginler hem de Meluncanlar’ın kendi aralarında tartışma konusudur. Gizemli Meluncanlar’ın ataları hakkında ayrı kuramları keşfedelim

Saygılarımla,
Erkan Kiraz
Alikahya, İzmit, 09.12.08.

© Copyright Hakkı Erkan Kiraz’a Aittir. Tüm Hakları saklıdır.
Bu yazı ancak kaleme alanın izni alınarak tekrar yayınlanabilir ya da dağıtılabilir.

© Copyrighted to Erkan Kiraz. All Rights Reserved.
This study may be re-copied or re-distributed only with prior consent of its Author.
Edited By Erkan Kiraz
erkankiraz@yahoo.com on 09.12.2008.
*******************************************************
From: "Helen Campbell" barbados_0@pittsburgh.com
Subject: Re: [Melungeon] 6.0-magnitude Quake strikes Turkey
Date: Sun, 3 Feb 2002 19:39:59 -0500

Turkey had a large quake in 1999 that was centered in Izmit. Hundreds of thousands died, buried alive in their homes. The survivors were begging to be shot because so many lost most of their loved ones. They are still trying to rebuild their lives. Istanbul has been shaking tremors since 1999.

Yes, the Melungeons do have a connection to Turkey. The Sister Cities are Cesme, Turkey & Wise, Virginia. Turks renamed a mountain in honor of the Melungeons, the descendants of Ottoman sailors or Levant.

Patty Baldwin has a Levant sash that was passed down to her from her grandmother along with herbal remedies. I think Patty has a web site with the history of the sash and photo. It's these "relics" that validate Melungeons' oral histories.

I do think we all should pray for those in the quake zones.

Thanks for your message.
*****************************************

Name: Erkan Kiraz
Email Address:
erkan.kiraz@toyotasa.com.tr
Comments: Sweet Shalacy,
Monday, October 25th 1999 - 01:17:21 AM

Just now I do not remember if I previously visited your this "Dream book" page, however at your other page, at the "visitor book" link there should be some mis-linking and I could not send any message at there.

I wanna to state my feelings here. We would like to state our deep heart thanks for your contribution to the Turkey's Quake Disaster Survivors by place apart some bucks from the sales of your CDs and cassettes.

We will be so glad seeing you at Turkey's World Children's Festival in June 2000 in Istanbul, Turkey. I hope you will find a chance to be hosted at our home at those nice days.

I would also like to convey my two daughters' best wishes and feelings for you.
Please go ahead what you are doing for your career.

Erkan Kiraz & His Daughties Bengisu & Aybuke,

Loves

Monday, October, 25, 1999, 01:17:21AM
*****************************************
This Little Lady knows how to lay down some tracks and keep you wanting for more. Shalacy's Mother, Donna Porter writes of Bluegrass music;

The Bluegrass of Home
Although the dictionary defines Bluegrass as: "Country music that is polyphonic in character and is played on unamplified stringed instruments", can we really define that elusive mountain sound? Because growth is important with any type of music many new artist have changed the definition of bluegrass, but by blending the old with the new, by defining and redefining, and by sewing their own seeds, they have managed to carry on an irreplaceable part of our heritage.

In the short history of bluegrass music, many eras may have come and gone, with each having it's own voice and style but each new era holds true to it's roots like a wild and unyielding mountain flower. With each having it's own time to shine in the sun. Each has his own unique rhythm to sway and dance in the sweet mountain breeze until the time comes to wither and bow it's head. But in the same soil, and in the same vein, another is being born to take it's place, with the next having perhaps a little different shade of blue, but blue just the same. Keeping dear to our hearts the enduring and undeniable sounds of the bluegrass of home.

Donna Porter 2002.

Shalacy is making the entertainment industry sit up and take notice...with a knowing twinkle in their eye. Shalacy has been performing in public since early '98. Her performances have taken her throughout the southeast and midwest. She also has an upcoming show in Istanbul, Turkey. A member of Female Singers & Songwriters since 02/18/2000.


The Lyrics of MY COUNTRY PRIDE By © 1998, Donna Porter
V.1 I was raised in the country, Daddy taught me wellHow to aim my gun, how to hunt them quailBlackberry patches scrapin’ my kneesas I followed along through the brush and trees
V.2 We’d all go fishin’ by the dawn's grey lightand a few times using that dyno-miteYou could always find me taggin’ alongand singin’ them country songs (Chorus) The crickets chirpin’ take me backTo the old home place by the railroad track Old Blue’s barkin’ at a coon outsideand I’m feelin’ my country pride
V.3 I learned how to swim in the Old Blue Creekwith the cold muddy water lappin’ my cheeksI’d dry on the bank in the evenin’ sunthen hurry on home to see if supper was done
V.4 While waitin’ on the front porch, eager for the nightto go snipe huntin’ with an old flashlight,I’d count my own little ‘southern stars’of fire flies caught in Daddy’s mason jarsCHORUSThe crickets chirpin’ take me backto the old home place by the railroad trackOld Blue’s barkin’ at a coon outsideand I’m feelin’ my country pride
© 1998, Donna Porter


Bret Kennedy

- N. Brent Kennedy, “The Melungeons: The Resurrection of a Proud People,” Mercer Press, Macon, Georgia, 1997, sf. 165. - N. Brent Kennedy, “Melungeon Research Team Completes Filming in Turkey,” Gowen Research Foundation Newsletter, Cilt 6, Sayi 11, Temmuz 1995.


Helen Campbell
Allison Park, PA, 15101, US, Phone: 540-523-2022, Email Addresses: aleuts2002@yahoo.com, helen_campbell@melungeons.com, http://www.alexa.com/data/details/main/melungeons.com

Brent Kennedy, leader of the Melungeons is gravely ill
Prof. Joe Scolnick of the University of Virginia's College at Wise, co-author, along with Dr. Brent Kennedy, of "From Anatolia to Appalachia: A Turkish-American Dialogue," passed away on December 7, 2005. He was age 65, he was reading a book in his favorite chair when he suffered a heart attack. He was a great man and gave so much for others. On Tuesday the December 13, 2005 a memorial was held in Wise for Joe Scholnick. Immediately after finishing his eulogy for Joe Scolnick, Brent Kennedy had a stroke (cerebellum) and collapsed in the gymnasium lobby. He also had a Grand Mal seizure and dislocated his shoulder and suffered other bruising. Our Brother Brent was airlifted to Holston Valley Medical Center in Kingsport, Tennessee.

Brent returned home from the hospital after a couple of days. I did have correspondence with him on Saturday afternoon, he was hopeful and in good spirit. Today we learned that over the weekend, Brent suffered a more-serious stroke, an aneurism. The doctorsperformed an emergency surgery and he is in a coma at Holston Valley Hospital, in the ICU. All who love peace, unite in prayer for our Brother Brent Kennedy. People across the land are lighting a candle too.

Sincerely,Mrs. Helen Campbell
Founder
www.melungeons.com

Tuesday, December 09, 2008

Kocaeli’deki Kırım Tatarları - Crimean Tatars In Kocaeli City, Turkey

**********************************
Kocaeli’deki Kırım Tatarları & Crimean Tatars In Kocaeli City, Turkey
**********************************
1699 Karlofça Antlaşması sonrası Macaristan’daki Türk Egemenliği son bulması sonrası gelişen Boşnak göçleri sayılmaz ise, 1850-1860 yılları Kocaeli bölgesine ilk müslüman göçlerinin olduğu yıllardır. Kırım harbi sonrası 1851-1855’de bölgeye gelen Kırım Tatarları ise bu göçmenlerin ilklerindendir.

Ancak Kırım’dan yola çıkan Tatarların tamamı Osmanlı topraklarına ulaşamamış önemli bir kısmı Bulgaristan sınırları içinde kalmışlar ve 1878 yılından itibaren Bulgaristan Prensliği’nin baskılarına maruz kalmışlardır. 1877-78 Osmanlı – Rus Savaşı esnasında ve sonrasında binlerce Müslüman Türk topraklarına göçe devam etmişlerdir. 1878-1912 yılları arasında Osmanlı’ya göç eden Türklerin sayısı 350,000 ve 1923-1933 arası göç edenlerin sayısı 101,507 ve 1934-1939 arası 97,181’dir.
[1] Türklerin göçü, temel yiyecekleri olan pirinç ekimi 1879 yılında çıkarılan bir kanunla yasaklayarak özendirilmişti. Bulgar nüfus artarken Türk azınlığın nüfusu 1887’de %26 iken yavaşça 1900’da %14’e kadar düşürülmüştü. [2]

Tatarlar, bu ilk göç dalgasında Körfez’in güney kıyıları ile Köseköy dolaylarına, İzmit’te misafir bulunan göçmenlerden Han ve Besni kabileleri Hendek kazası ile Düzce’ye; Altıkesik kabilesi ise Sabanca’ya yakın Kovalık, Kuşkaldıran ve Değirmensuyu adlı mahallelerde boş olan miri araziye yerleştirilmişler, Gaziler kabilesi Konya’ya gönderilmiş yine Nogay göçmenlerinden Hoca Ramazan Efendi Takımından bazı aileler istekleri üzerine Kandıra, Seferiye kazasında, Bahçesaray halkından Hacı Timur Bey ve diğerleri İzmit’te iskan edilmişlerdir.
[3]

1853-54 yıllarında Bahçesaray’dan göçle İzmit’e yerleştirilen İslam ile kardeşleri Mahmut ve İlyas Ağalar, halkın burada sıtmadan kırıldığını, sürekli cenazelerin kalktığını görünce buradan ayrılarak Düzce’ye yanaşmaya karar verirler. Geniş bir ormanlık araziyi devletten satın alarak beşinci aile yani bir anlamda kentin kurucusu olarak buraya yerleşirler. Bu arada 4-5 yıl Romanya’da kalmış İslam Ağa’nın dünürü Murat Asıl Ağa da Düzce’ye yerleşir.
[4]

Tatarların Kırım’dan bu ilk hareketlerinde, yöremizde yerleştirildikleri yerler, yukarıda belirtilenlerin yanı sıra şunlardır:

- İhsaniye (Tatarköy): Tatar-İhsaniye olarak da tanınmakta olup Osmanlı-Rus savaşları sırasında Kırım’dan gelen Tatarlar tarafından kurulduğu bilinir. Daha sonra Batum’dan ve 1930’larda Trabzon yöresinden gelenler de yerleşmiştir. Bedestânî Hacı Hüseyin Efendi tarafından köye bir cami yaptırılmıştı. Köy mezarlğında bugün ayakta kalan mezar taşlarında okunabilen ölüm tarihleri 1881-1914 yılları arasında değişmekte olup ölenlerin lakapları olarak Debre’li, Istrova’lı, Kırım’lı Göçmen, Sultan Çiftliği Nazırı, ve Yanak kelimeleri görülmektedir.
[5]

- Kullar Köyü: Tatar Mezarlığı’nda sayıları gittikçe azalsa da hala Tatar mezar taşlarına rastlanılmaktadır.

- Sümbüle Karyesi (Sarımeşe Köyü),

- Türk, Tatar ve Abazlardan oluşan halkı ile Nusretiye köyü,
[6]

- Kandıra yolu üzerinde Göğüşler (Akçagil) - Teksen (Düzköy) arasında Tatar Ahmet Köyü (Çakmaklı-Deli Hasanlar), bu köy İzmit Sancağı Ağaçlı Kazası 1844 yılı Temettuat Defterleri’nde
[7] Tatar İlyas Divanı olarak görülmektedir. [8]

Tatarlar, hemen yerleşerek iklime uyum sağlamışlardır. Örneğin Pertev Mehmed Said Paşa, Darıca’da yerleşmiş Tatar asıllı bir aileye mensuptu ve Darıca’da doğmuştu.
[9] 1924 Yunanistan mübadil göçmenlerinden Gündoğdu’ya yerleşenlerin, ilk yıllarında Tatar İhsaniye’ye tütün kırmaya gitmeleri de ekonomik yaşam hakkında önemli bir veridir.

*Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinde Kocaeli Tatarları

Konu belge özetlerine göz atıldığında ilk göze çarpanlar;

1860-65 dönemi

* Bolu'ya İzmit yoluyla gönderilecek iki yüz hane Kırım muhacirlerinin iskanı için tedbir alındığı.
[10]
* Kırım muhacirlerininden bir kısmı İzmit'te iskan edileceğinden icab eden tedbirin alınması ve hazırlık yapılması.
[11]
* Bahçesaray ahalisinden bazı muhacirinin İzmit'e iskanı.
[12]
* İzmit'e yerleştirilen Nogay ve Çerkes muhacirlerinin iskanları için kış gelmeden ev yapılması.
[13]
* Yalta muhacirlerinden olup Rizeli Salih Kaptan'ın gemisiyle İzmit'e gelenlerin iskanları.
[14]
* Kırım muhacirlerinden ve Bahçesaray ahalisinden bir miktar nüfusun İzmit'e yerleştirilmesi.
[15]
* Kırım muhacirlerininden Hoca Cemil Efendi Takımı'ndan bir miktar nüfusun İzmit'te yerleştirilmesi.
[16]
* Kırım muhacirlerinden ve Bahçesaray ahalisinden bir miktar nüfusun İzmit'e yerleştirilmesi.
[17]
* Nogay muhacirlerinden ve Yedsan Kabilesi'nden bir miktar nüfusun Ankara'da iskanları.
[18]
* Kırım muhacirlerinden İzmit'e gönderilenlerin iskanına itina gösterilmesinden memnun olunduğu.
[19]
* İskan için İzmit havalisine gönderilen Kırım muhacirlerinden dört yüz kişiye iskanlarına kadar nan-ı aziz veya bedelinin verilmesi.
[20]
* Kocaeli'ye gönderilen Kırım muhacirlerinin iskanı için lazım gelen muamelenin icrası.
[21]
* Kırım muhacirlerinden ve Bahçesaray ahalisinden olan sekiz hanenin İzmid civarında iskan edilmeleri.
[22]

1901-1904 dönemi

* Tatar Müslüman muhacirlerinin Dersaadet'e geldikleri ve Derasadet'ten gidenler.
[23]
* Kırım ve Rumeli Müslüman muhacirlerinin İzmid'e gönderildikleri.
[24]
* Gekböze (Gebze)'de başıboş dolaşırken yakalanan Kırımlı Hasan adlı şahsın Rusya askerliğinden firar ettiğinin anlaşıldığı.
[25]
* İzmid'in Tatar Nusretiye karyesi muhtarıyla idare olunan Balaban karyesinin nüfusunun artması ve muamelelerin vaktinde ifası mümkün olamaması sebebiyle ayrıca muhtar tayin edilmesi.
[26]
* Kırım'dan gelerek İzmid'e bağlı Özge köyünde iskan edilen muhacirlere tohumluk ve zahire verilmesi.
[27]

1920

* Yunan kuvvetleri tarafından Millîcilerden gasp edilen silahların İngilizlere teslim edilmesi, İzmir cephesinde Yunanlıların Kuva-yı Milliye'nin taarruzu neticesinde geri çekilmesi, İzmid'deki Yunan kuvvetlerinin Yunanistan'a dönmesi ve Kırım'dan Dersaadet'e mülteci akını beklendiği.
[28]

*Kurtuluş Savaşı

Kurtuluş Savaşı sonlarına doğru İzmit’in Yunanlılar tarafından tahliyesi yani Türkiye Büyük Millet Meclisi ordusu tarafından geri alınması öncesi İzmit ve civar müslüman halkından olmak üzere 370 kişi esir alınarak Esliha vapuru le Atina’nın Liosia Esir Kampına götürülmüşlerdi. Bu arada Pire’den Atina’ya sevk edilenlerden, süratli yürüyemeyen Emekli Yüzbaşı Osman Efendi ile Adalı Tatar Ahmet Dayı süngülenmişlerdi.
[29]

*Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Kocaelili Tatarlar Hakkındaki Arşiv Belgeleri

* İzmit'te iskan isteğinde bulunan Kırımlı Yusuf Bey'in durumu.
[30]
* Aydoslu Ahmet oğlu Halil Remzi ile Kırımlı Akmolla oğlu Abdullah'ın mülteci sıfatıyla Kocaeli'de iskanları.
* Romanya'dan gelen Tatar ırkından Mehmet oğlu Abdulkelam'ın Kocaeli'de ikametinin uygun olduğu.
[31]

*1930 sonrası Tatar Göçleri

1930 ve sonrası yıllardaki ikinci göç dalgasında ise Tatarlar şu merkezlere yerleşmişlerdi.

Akmeşe: Bu köye Yunanistan, Bulgaristan (Pomak) ve Yugoslav göçmenlerinden sonra Romanya Tatarları da yerleşmiş ancak pek çoğu daha sonra Eskişehir’e gitmişler ve bölgede birkaç hane Tatar kalmıştır.
[32]

Derince: Söylentiye göre 1850 göçmenlerinden İzmit çevresine yerleştirilen Tatar Türklerinden bazıları bulundukarı yere uyum sağlayamayarak Derince ve Yarımca’ya yerleşmişlerdir. Sevgili Dostum Erkan Kiraz, Derince Gazetesi’nde yayınladığı bu bölgede bir sözlü tarih çalışması yapmış olup tesbit ettiği Tatar kökenli kişiler ve öyküleri şöyledir.

Biz Nazif, Ahmet Zer, İbrahim Mete ve Mustafa Akın köşedeki Uzunoğlu Kıraathanesi’nin asmalı ve ağaçlı bahçesinde oturduk. O zamanlardan bilirdim. Adı Fikran Öz. Fikri demekmiş Fikran. Derinceli “Tatarlar”dan. Onun öyküsünde Tatarlar ağırlıklı olacak. Kapıyı bize eşi Necmiye hanım açmıştı. Bayramlaştık. Ziyaret sebebimizi Ferit Toplu açıkladı. Kolay değil insanları birden 70 sene öncelerine götürmek.

Solumda saygıdeğer Fikran Öz. Onun yanında eşi Necmiye hanım. Sağımda Ferit Toplu. Göç öykülerini dinleyeceğiz. Öykü anlatanın öyküsü. Biz sadece aktarmada aracıyız. Derince’nin 1934’lerdeki durumunu yaşayan kişilerden duyacağız. Nerelerden sökün etmişler? Nerelerde kök salmışlar? Biz soracağız o anlatacak.

Bir biçimde konu açılıyor. Ara ara olsa da gidiyor gerilere Fikran Öz bey. 1929’de, Romanya’nın Köstence ilinin Karaömer Köyü’nde doğmuş. Babası Akif, annesi; Kafiye. Romanya Köstence Limanı’ndan 6 yaşındayken 1935 senesinin Mayıs ayında Nazım Vapuru ile Derince Limanı’na gelirmişler. Romanya Köstence’den göçmenleri iki vapur almış. Diğer vapurun adı Cumhuriyet Vapuru’ymuş. Cumhuriyet Vapuru yolunu şaşırıp ve Nazım Vapuru’ndan iki hafta kadar geç gelmiş Derince Limanı’na.

Göçmenler Derince’ye gelmeden önce Tuzla’da hamam sokulurlar. Burada tüm göçmenler temizlenir. Bir tür karantina. Temizlenme ve denetim sonrası feribotlarla gemiye geri götürülürler. Derince Limanı’na inmelerinden sonra eski Tahıl Silo Depoları’nın arasında kalan manevra hatları üzerindeki tren vagonlarına yerleştirilirler. Burada geçici barınaktayken kendilerine helva, çorba ve belli kuru gıdalar temin edilir.

1935 yılında göçmenlerin beraberlerinde getirdikleri tüm eşyalar İzmit’te Yenicuma Camisi’nin içine konur. O zamanlarda cami kapalıdır. Cami, Cuma’dan Cuma’ya açılmaktadır. İsteyenler gidip eşyalarını denetlemektedir. Geçici olarak yerleştirildikleri vagonlardan alınıp İzmit Fevziye Camisi güney tarafında yer alan eski Reji (Tekel) İdaresi’ne ait Tütün Depoları’na yerleştirilirler. Bu sıkıntılı yaşama son verip, ailesini huzura kavuşturmak isteyen aba Akif Öz, İzmit Bağçeşme’de kiralık bir ev tutup oraya taşır aileyi.

Parası olanlar benzer girişimlerde bulunur. Derince’de Muhacir İskan Haneleri’nin 1936’da inşaatları başlar ve 1937 yılında tamamlanır. Anne Kafiye Öz evin bakımını yaparken hastalanır. Şimdiki Devlet Hastanesi’nin başlangıcı olan ve Topçular Mahallesi sırtlarında, şimdiki ilkokulun gerisindeki alanda kurulu olan Millet Hastanesi’ne yatırılır. Kötü koşullarda üşütmüş ve ağır hastalanmış olan anne burada vefat eder.

Romanya Göçmenleri Düzenli Yerleştirme öncesi, çeşitli yerlere gönderilirler. Adapazarı’na bağlı Fındıklı ve Elmalı Köyleri ile İzmit’e bağlı Akmeşe, Sarımeşe, Kullar Rahmiye (Karaçalı) Köyleri’ne gönderilirler.

Fikran Öz, askerden sonra 17 yaşlarındaki Necmiye hanım ile, 1952 yılında evlenir. Esen, Nesrin, Güler adlarında çocukları olur. Dördüncü çocuğunun adını öğrenemedim. Petrol Ofisi’nde işe girmesine Fahrettin Toplu vesile olur.

Sevgili Fikran Öz, Büyük Romanya Göçü’nde Derince’ye Tatarlar’la birlikte sadece 5 hane “Romanya Göçmeni” geldiğini, diğer hanelerin 1947 yılında Derince’ye Trakya’dan geldiklerini aktardı. İlginçti, yol arkadaşları Türkmenler’den hiç söz etmemişti. Hiç zorlamadım. Annemin babası Halil Orataş “Ağa”, eşi “Huriş Hala” ve Elektrik Trafosu kuzeyinde oturan Tunalar, Türkmen gurubunu oluşturmaktaydı. Aynı zamanda aynı vapurlarla gelmişlerdi Derince’ye. Onların göç öyküleri benzerdi. Arada başka savrulmalar vardı.

Romanya’dan muhacirler 62-63 karma hane olarak gelirler Derince’ye. Sevgili Fikran Öz, Ferit Toplu’nun yardımı ve anımsatmalarıyla 1935 yılında Derince’ye ayak basmış muhacirleri aşağıdaki gibi sıraladı. Aşağıdaki isim kümelerinde “” içinde olanlar lakapları, X’ler bilinmeyenleri, ()’ler ise açıklayıcı bilgileri içermektedir. Sıralamada eksik bilgileri tamamlamak isteyenlere müteşekkir kalırım.

Derince’nin 1935 Romanya Muhacir Aileleri şunlardır; 01) Kazım X, 02) Refi X, 03) Şefik Erbay (Eski Çarşı’da Musebeci), 04) “Dıgıdık” İbrahim X, 05) “Lüpü” Kerim X, 06) “Koyuncu” Rasim (Koyunlu) Şenol, 07) Hıdır Canbek, 08) Refik Özkal, 09) Zekeriya Yıldırım, 10) (Sülman) Süleyman Toplu, 11) Rıza Talgır, 12) Abdüsselam Caymaz, 13) Mehmet Salih X, 14) Yusuf X, 15) Necip Korel, 16) Kazım Nakuş, 17) “Arabacı” Enver Gündoğdu, 18) Mehmet Demir (Romanya Göçmeni), 19) Sezai Yıldırım, 20) Hamit Aybar, 21) İbrahim X (Sultan Öğretmenin babası), 22) Süleyman Özkay, 23) Cevdet Toplu, 24) Bağış Günaydın (Turan-Burhan Günaydın’ın babası), 25) İsmail Demir (Romanya Göçmeni), 26) “Korucu” Akif Aslı (Romanya Göçmeni), 26) Bilal X, (Romanya Göçmeni), 27) Recep X, 28) (Seytemin) Seyit Emin Tansık, 29) Süleyman X, 30) “Müezzin Ablekim” Abdülhekim X, 31) “Kuyucu” Salih X, 32) Mehmet X (Romanya Göçmeni). 35) Mehmet Ay, 36) Ferhat Demir (Romanya Göçmeni), 37) Abdurrahman Tansık, 38) Müsfire Toplu, 39) İslam Batur,
[33] 40) Nuri Çelik, 41) Rasim Toplu, 42) Tevfik Esen, 43) Münin Yılmaz (Adapazarı Arifiye Kalaycılar Köyü’nden), 44) “Kasap” Kemal Çıray, 45) Murat Türker, 46) Rıfat Koyunlu, “Türk” Nail Öztoplu, 47) Süleyman Önyılmaz, 48) “Daslı” Murat Daslı, 49) Mesut X, 50) Refik Nakuş, 51) Mahmut Toplu, 52) Esat Özlü, 53) İzzet X, 54) “Sülman” Süleyman Önyılmaz, 55) Yusuf Orak.

Tatar adlarından söz ederken hep “Akay”la bitiriyordu. Yusuf Akay, Sülman Akay, Seytemin Akay gibi. Akay, ağa, ağabey, aka demekmiş. Apakay; kadın, kız, Bala; genç, delikanlı demekmiş. [Söyleşi; Fikran-Necmiye Öz. Ferit Toplu’nun destekleriyle ile 16.11.04].

Erkan Kiraz’ın annesi Necmiye (Orataç) Kiraz’ın teyzesi Bedriye Özün’ün kısaca Romanya Göç Öyküsü; [Subaşı: Romanya Göçmenleri ve Göç Öyküleri; Subaşı Köyü’ne Köye Bulgar göçmenlerinin yerleşimi 1935’lerde ve sonraki yıllarda. Romanya Muhacirleri ise Köstence, Deliorman ve Tutrakan bölgelerinden gelmiş. Subaşı Köyü 135 Haneymiş. Eskilerde Kaytazdere üzerinde kemerli bir köprü varmış. Belediye başkanı: İsmail Fidan (2001). Köstenceli Nail Ayaz; Ahmatlar Köyü’nün şimdiki Bulgarca adı Stefan Karaca, Seremet’in adı ise Veseles. Deliroman bölgesi olarak adlandırılan yerdeki Gence, Çanakçılar, Yeniceköy ve Asfalkör köylerinden Bulgaristan Türkleri gelmiş. Bir kısmı Subaşı’na diğerleri ise Fulacık, Kızderbent, Merdigöz’e yerleşmişler]. [Ziyaret Günü; 21.07.01 & 28.07.01. Altınova-Yalova: Beyti Özün, Şükriye (Özün) Oyman, İsmail Fidan, Nail Ayaz].

*Derinceli Tatarlar
[34]

İstasyon Kıraathanesi’nin hemen üst tarafında “Tatarlar”dan Talat Çorabay’ın bakkal dükkanı vardı. Yapı iki katlıydı. Yanındaki yapı da iki katlıydı. Şefik Erbay’a ait. Oğlu Kubilay sonraki yıllarda üst katta Muhasebe Bürosu açmıştı. Ara sokağın şimdiki adı Rızabey Sokağı. Bu sokak çıkmaz sokaktı ilk zamanlar. İstasyon Parkı’na geçiş yoktu. Sokağın en ucunda bahçeli Tatar Evleri vardı. Sokağın içinde kuzey köşedeki kahvehane “Tatarlar”dan Hamdi Toplu’nunmuş.

Rızabey Sokağı’nın kuzey köşesinde “Tatarlar”dan. “Ayakkabıcı Enver” & Hudusi” Çolpan’lardan alışveriş yapardık. “Tatarlar”dan Beytullah Çolpan’nın Bakkal ve Tuhafiye Dükkanı. Çıkmaz sokak, bahçe çitlerinin gerisiden yapılmış tek katlı “Tatar Evleri”nden ibaretti. “Tatarlar”dan Sadık Çolpan’ın Pastanesi. Oğlu Embiya Çolpan yıllarca direnmişti baba mesleğini sürdürmek için. Şimdi Hüseyin Turan’ın Uğur Köfte & Kokoreç dükkanı var.

Çıkmaz sokağın adı Şemsettin Sakağı idi. Kuzey köşede sokak tarafında beton direkleri olan uzunlamasına bir dükkan vardı. Lokanta oldu. Kahveye döndü. Dip köşesinde de bir Berber vardı. “Berber Edip”in dükkanı. Sonraki dükkan “Tatar Hanis” Günaydın’ın oğlu Yüksel Günaydın’ın Elektrikçi Dükkanı. “Tatarlar”dan Cevdet Dağlar’ın Kasap Dükkanı. Köşedeki dükkan. Oğulları hala sürdürüyorlar mesleği.

Ara sokağın şimdiki adı Fırın Sokak. Bu yol hem Derince Minibüs ve Otobüs Durağı’na doğru kıvrılır hem de Turgutreis İlkoulu’na giden Mektep Sokak’a bağlanır. İlk zamanlar burada “Tatarlar”dan İrfan Toplu’nun Tekel Bayii varmış. Kuzey köşedeki dükkan “Tatar Sabahattin”in terzi dükkanıydı. Bitişiği Kahvehane’ydi. “Tatar Zihni”in.

Turan Güler 12 yaşlarındayken ailesi Derince’ye gelmiş. İlk oturdukları ev Tatarlar’dan Hanis (Günaydın) Ağa’nın bağının güney-doğu köşesindeki evmiş. Cumhuriyet İlkokulu ile Merkez Camisi karşısında yani güney taraftaki park alanının doğu köşesinde iki katlı bir yapı yer alırdı. Dükkanlardan biri, ayakkabıcı Tatar Yunus Amca’nın küçük dükkanı idi.

Belediye yapılarının hemen doğu-kuzey köşesi ise akasya ağaçlarıyla kaplı bir yerdi. Bu köşede iki katlı bir evle tek katlı bir kahvehane vardı. Bitişiği ise Bakkal Faik Amca’nın dükkanı. Bir de kardeşi vardı. Adnan. Tatarlardan. Merkez Camii çevresi neredeyse tümden Nogay ve Akay Tatarları’na ait konutlarla çevriliydi. Bakkal Faik Amca bizim için “Affan Baba”ydı. Bize tüm düşlerimizi gerçekleştirecek her şeye sahipti dükkanı adeta.

İstasyon Caddesi’ne Derince Eczanesi açılacaktı. Dar bir ara sokak vardı. Şimdi Eczane Sokak olmuş. İki dükkanın bulunduğu tek katlı ev. Güney köşede Tatarlar’dan “Dilsiz Berber” İrfan Sefit’in Berber Dükkanı. Rasim Alptekin. “Tatarlar”dan. Derince ve Topallar Köyü’nün ilk muhtarlarından.

*Derince’de Top Koşturan Tatar Oyuncular; (Gökhan Yiğit’in babası Muammer Yiğit’in kardeşi) “Tatar” Müzekker Yiğit, ve “Tatar” İrfan Toplu.


[1] Eminov Ilia, Turkish and Other Muslim Minorities in Bulgaria (New York, 1997), 79.
[2] Şimşir Bilal, The Turks of Bulgaria (1878-1985) (London, 1988), 5; Crampton, "The Turks in Bulgaria," 42-50.
[3] Çetin Atilla, Kocaeli Tarihinden Sayfalar, s. 47, 57, 78, 79
[4] Özümcan İrfan, Kırımdan Düzce’ye Bir Tatar Ailesi, Bizim Kırım, Sayı 9, 1/2006, sayfa 92. Konu dergiyi bana aktaran torun Mithat Nurcan Derici (doğum - Düzce 1949), baba (Bekir Sıtkı Derici- 1971’de 67 yaşında vefat. Ale “Göçerler” olarak anılıyor) tarafının 1864 yılında Romanya Aktoprak’tan Bulgaristan Pravida’ya (Varna’ya yakın) göç etitklerini, 1884 yılında ise Bolu’ya geldiklerini ancak daha sonra at arabası ile Pravida’ya geri döndüklerini ve 2 yıl orada kaldıktan sonra baskı artınca tekrar Bolu’ya geldiklerini aktardı.Bu kez devletin verdiği 70 m² evlere yerleşmişler.
[5] Gallitekin, Gölcük Mezar Taşları
[6] Cuinet Vital,, v. IV, 11, çev. F. Yavuz Ulugün, Vital Cuinet 1893 Yılı Gezi Notlarından Kocaeli ve Çevresi İstatiksel Verileri, Kocaeli Demokrat Gazetesi 11/2006-02/2007
[7] Kınay Ali, İzmit Rotary Kulübü, 2005
[8] 1844 yılının kitlesel göçlerden önceye denk düşmesi nedeniyle bu divanın Tatar olarak ünvanlandırılmasının araştırılması gerekir. Olasılıklardan biri de Tataran yani Tatarlar (Postacı ekipleri) kelimesinden gelmesidir.
[9] Sicil-i Osmaniye, II, 38
[10] BOA, 28/M /1277 (Hicrî), 16.08.1860, Dosya No:421, Gömlek No:17, Fon Kodu: A.} MKT.UM..
[11] BOA, 29/M /1277 (H), 17.08.1860, Dosya No:421, Gömlek No:28, Fon Kodu: A.} MKT.UM.
[12] BOA, 05/S /1277 (H), 23.08.1860, Dosya No:422, Gömlek No:46, Fon Kodu: A.} MKT.UM.
[13] BOA, 24/Ra/1277 (H), 10.10.1860, Dosya No:327, Gömlek No:1, Fon Kodu: A.} MKT.NZD.
[14] BOA, 26/Ra/1277 (H), 12.10.1860, Dosya No:327, Gömlek No:20, Fon Kodu: A.} MKT.NZD.
[15] BOA, 30/Ra/1277 (H), 16.10.1860, Dosya No:327, Gömlek No:54, Fon Kodu: A.} MKT.NZD.
[16] BOA, 30/Ra/1277 (H), 16.10.1860, Dosya No:327, Gömlek No:53, Fon Kodu: A.} MKT.NZD.
[17] BOA, 30/Ra/1277 (H), 16.10.1860, Dosya No:327, Gömlek No:54, Fon Kodu: A.} MKT.NZD.
[18] BOA, 06/R /1277 (H), 22.10.1860, Dosya No:328, Gömlek No:9, Fon Kodu: A.} MKT.NZD.
[19] BOA, 06/C /1277 (Hicrî), 20.12.1860, Dosya No:335, Gömlek No:91, Fon Kodu: A.} MKT.NZD.
[20] BOA, 06/Ş /1277 (H), 17.02.1861, Dosya No:455, Gömlek No:23, Fon Kodu: A.} MKT.UM..
[21] BOA, 03/Z /1277 (Hicrî), 12.06.1861, Dosya No:477, Gömlek No:68, Fon Kodu: A.} MKT.UM.
[22] BOA, 18/Z /1281 (Hicrî), 13.05.1865, Dosya No:331, Gömlek No:98, Fon Kodu: A.} MKT.MHM.
[23] BOA, 19/B /1319 (Hicrî), 01.11.1901, Dosya No:31, Gömlek No:35, Fon Kodu: Y..PRK.ZB.
[24] BOA, 25/B /1319 (Hicrî), 07.11.1901, Dosya No:31, Gömlek No:53, Fon Kodu: Y..PRK.ZB.
[25] BOA, 12/Ni/1321 (H), 01.12.1903, Dosya No:413, Gömlek No:47, Fon Kodu: ZB.
[26] BOA, 16/M /1322 (H), 02.04.1904, Dosya No:52, Gömlek No:38, Fon Kodu: DH.TMIK.S.
[27] BOA, 06/L /1322 (H), 13.12.1904, Dosya No:526, Gömlek No:6, Fon Kodu: A.} MKT.MHM. [28] BOA, 29/Z /1338 (H), 13.09.1920, Dosya No:14, Gömlek No:66/C, Fon Kodu: DH. EUM. SSM.
[29] KDM Bülteni
[30] BCA, 4/3/1923, Fon Kodu: 272..0.0.12, Yer No: 40.40..7.
[31] BCA, 11/7/1927, Fon Kodu: 272..0.0.12, Yer No: 54.130..20.
[32] Göklü Feray, Armaş’tan Akmeşe’ye Uzanan Yol, M.Sabri Yalım’a Armağan, s.61, İzmit 2001
[33] Y.U.: Romanya Kobodin 1316 H. (1913) doğumlu, İslam Batur,1935’de Nazım vapuru ile 15 günde Köstence’den baba (Hayrettin), anne (Saniye) babaanne (Cemile) ve 3 kardeş (İslam, Yahya, Nilüfer) olarak Derince’ye geldiklerinde Kullar’a yerleştirilmelerinin planlandığını ancak gitmeyerek bir süre İzmit’te kaldıktan sonra Derince’ye Merkez Cami yakınına yerleştiklerini belirtiyor. Ayrıca, mal ve toprak sahibi zenginlerin Romanya’da kaldığını ekliyor. Derince Travers fabrikasında çalışmış, İzmit’te faytonculuk yapmış. O dönemler İzmit’te yaklaşık 250 fayton ve araba varmış. Çocukları, Rıdvan, İrfan, Talat, Nihat.
[
34] Sn.Kiraz, “Tatarlar” hakkında sağladığı ve yukarıda sizler için derlediğim sözel bilgiler için kaynak olarak Berber Turan Günaydın’ı, “Piriries İlkokulu” öğretmenlerinden baba dostu Emin Yıldızhan ve oğlu Fevzi Yıldızhan’ı, “Nogay Tatarları”ndan Şevket Çalık’ı ve “Tatar Emrullah Amca”nın oğlu Nurdoğan Dizbay’ı zikretmektedir.

© Copyright Hakkı F.Yavuz Ulugün’a Aittir. Tüm Hakları saklıdır.
Bu yazı ancak kaleme alanın izni alınarak tekrar yayınlanabilir ya da dağıtılabilir.

© Copyrighted to F.Yavuz Ulugun. All Rights Reserved.
This study may be re-copied or re-distributed only with prior consent of its Author.
Edited By F.Yavuz Ulugun
yavuz@melody.com.tr on 22.02.2007.