********************************************************************
Etimolojik Türkçe-Türkçe Sözlük, Kelime-Köken-Etymological Turkish-Turkish Dictionary
********************************************************************
Gizemli şeyler ilgimi çekerdi. Bilinmezler! Bilinmeyenler! İçinde bilinmeyen anlamlar içerenler! Merak uyandırırdı bende. Merak da araştırmaya ve öğrenmeye yöneltirdi!
Gizemli nesneler, kelimeler, deyişler, atasözleri ve gündelik konuşma dilinde ya da yazılı dilde kullanılan bir sürü söylence, öykü, söz, tümce ve yabancı kökenli kelimeler!
Çocukluk yıllarım; İçinde yaşadığım, Romanya Göçmeni rahmetli annemiz Necmiye [Ortaç] Kiraz’ın yetişip geldiği Romanya Göçmeni Gettosu. Romanya Tatarları, Beyaz Çingeneler, Lazlar, Gürcüler, Abazalar, Çerkezler, Çeçenler, Zazalar, Kırmanlar, Muhacirler, Çankırılılar, Adanalılar, Sivaslılar, Erzurumlular, Karabüklüler… Rahmetli babamız Mehmet Kiraz’ın kökenleri… Baba tarafımın ait olduğu Bilecik Yörükleri Çevresi… Her birisinde ayrı bir ekinsel derinlik ve varsıllık var…
Şiveler, ağızlar, deyişler, sözler, tümceler ve yakalayıp anlamaya çabalama ya da kavrama ve belleğe yerleştirme telaşları… Yaşam akıp gidiyor. Dil deviniyor, eviriliyor ve gelişiyor. Türkçe gelişiyor değişen yaşam koşulları ve toplumsal temasların gelişmesi ve artmasıyla…
Okul öncesi dönemde, tümden kulağa dayalı bir bilgiyle doludur insan. Okullu olduktan sonra söylenin ayrı yazıldığını öğrenmeye başlıyor. Yazılanları okuyup anlamaya çabalıyor. Her bir şey bir söz kümesiyle anlatılmış. Kısa söz kümeleri nice anlatımları gizliyor; Mahrukatçı, briketçi, tuğla, kiremit, kerpiç, ahşap, bakkaliye, hırdavatçı, kunduracı, gazcı, zahireci, doktor, muayenehane, avukat, banka, park, istasyon, puantörlük, puantaj, travers, fabrika, imalathane, plakçı, meyhane, liman, tersane, pastane, eczane, gazete, mecmua, belediye, cami, kabristan.
Mektep, talebe, muallim, mümessil, mümeyyiz, idare, disiplin, kötek, ihtar, ikmal, içtima ve bir sürü başka söz ve söz kümesi geçiyor okulumuzda. Ne demek tüm bunlar! Hangisi Türkçe! Hep merak ediyorum sözlerin başlangıcında hangi ilk anlamlar var! Öğrenmeliyim de kimden, nasıl ve nasıl belleğimde tutacağım!
Sıralananlardan kaçı günümüz Türkçe’sinde var! Kimisi sadece belli söz ve deyişlerde geçiyor olabilir! Kimisi de hem Özgün Türkçe’siyle kullanılıyor hem de bunlara bir sürü Fransızca, Almanca ama daha çok “Olmayan Dünya Dili” İngilizce’si de eklendi! Öyle değil mi! Sokakta yürürken hangi sözlerle karşılaşıyoruz; “center, showroom, pizza, shop, home-theatre...”.
Kaç kişi bilir aslında sözümona “Dünya Dili” İngilizce’nin bir Özgün Dil olmadığını! İngilizler dahi Shekspear Dönemi öncesi yazılı İngilizce Metinler’i asla anlayamazlar…
********************************************************************
Gizemli şeyler ilgimi çekerdi. Bilinmezler! Bilinmeyenler! İçinde bilinmeyen anlamlar içerenler! Merak uyandırırdı bende. Merak da araştırmaya ve öğrenmeye yöneltirdi!
Gizemli nesneler, kelimeler, deyişler, atasözleri ve gündelik konuşma dilinde ya da yazılı dilde kullanılan bir sürü söylence, öykü, söz, tümce ve yabancı kökenli kelimeler!
Çocukluk yıllarım; İçinde yaşadığım, Romanya Göçmeni rahmetli annemiz Necmiye [Ortaç] Kiraz’ın yetişip geldiği Romanya Göçmeni Gettosu. Romanya Tatarları, Beyaz Çingeneler, Lazlar, Gürcüler, Abazalar, Çerkezler, Çeçenler, Zazalar, Kırmanlar, Muhacirler, Çankırılılar, Adanalılar, Sivaslılar, Erzurumlular, Karabüklüler… Rahmetli babamız Mehmet Kiraz’ın kökenleri… Baba tarafımın ait olduğu Bilecik Yörükleri Çevresi… Her birisinde ayrı bir ekinsel derinlik ve varsıllık var…
Şiveler, ağızlar, deyişler, sözler, tümceler ve yakalayıp anlamaya çabalama ya da kavrama ve belleğe yerleştirme telaşları… Yaşam akıp gidiyor. Dil deviniyor, eviriliyor ve gelişiyor. Türkçe gelişiyor değişen yaşam koşulları ve toplumsal temasların gelişmesi ve artmasıyla…
Okul öncesi dönemde, tümden kulağa dayalı bir bilgiyle doludur insan. Okullu olduktan sonra söylenin ayrı yazıldığını öğrenmeye başlıyor. Yazılanları okuyup anlamaya çabalıyor. Her bir şey bir söz kümesiyle anlatılmış. Kısa söz kümeleri nice anlatımları gizliyor; Mahrukatçı, briketçi, tuğla, kiremit, kerpiç, ahşap, bakkaliye, hırdavatçı, kunduracı, gazcı, zahireci, doktor, muayenehane, avukat, banka, park, istasyon, puantörlük, puantaj, travers, fabrika, imalathane, plakçı, meyhane, liman, tersane, pastane, eczane, gazete, mecmua, belediye, cami, kabristan.
Mektep, talebe, muallim, mümessil, mümeyyiz, idare, disiplin, kötek, ihtar, ikmal, içtima ve bir sürü başka söz ve söz kümesi geçiyor okulumuzda. Ne demek tüm bunlar! Hangisi Türkçe! Hep merak ediyorum sözlerin başlangıcında hangi ilk anlamlar var! Öğrenmeliyim de kimden, nasıl ve nasıl belleğimde tutacağım!
Sıralananlardan kaçı günümüz Türkçe’sinde var! Kimisi sadece belli söz ve deyişlerde geçiyor olabilir! Kimisi de hem Özgün Türkçe’siyle kullanılıyor hem de bunlara bir sürü Fransızca, Almanca ama daha çok “Olmayan Dünya Dili” İngilizce’si de eklendi! Öyle değil mi! Sokakta yürürken hangi sözlerle karşılaşıyoruz; “center, showroom, pizza, shop, home-theatre...”.
Kaç kişi bilir aslında sözümona “Dünya Dili” İngilizce’nin bir Özgün Dil olmadığını! İngilizler dahi Shekspear Dönemi öncesi yazılı İngilizce Metinler’i asla anlayamazlar…
Şaşırtıcı mı geldi! Hayır. Bu gerçek. İngilizce Osmanlıca Dili [Lisan-i Osmani] gibi “Karma Dil”dir. Kökeni yoktur ve her bir kelimesi Birleşik Krallık Adası’nı işgal etmiş sömürgeci ve işgalci ulusların dillerinden aparmadır… Neredeyse yarısı Latince-Yunanca, diğer yarısı neredeyse Germanik yani Almanca kökenlidir… Geriye ne kaldıysa o Özgün İngilizce’dir!
Kaç kişi bilir, “Türkçe’deki Yabancı Kökenli Kelimeler Sözlüğü” yazan kaç yazar bilir Fransızca diye söz edilen sözlerin aslında asla Fransızca olmadığını! Onlar sadece Türkçe’ye Fransızca üzerinden geçmiştir. Hepsi bu! Fransızca diye söz edilen sözlerin neredeyse tümü ya Latince, ya Yunanca, ya Latince-Yunanca karşımı ya da Arapça ve Türkçe kökenli söz kümelerinden oluşma sözledir!
Sorup öğrenmek göründüğü kadar kolay değil. Başka yol ise okumak. Ama neyi okuyacağım! Gazeteler, mecmualar, kitaplar, ansiklopediler var. Var olmasına var da o denli kolay erişilebilir mi! Hayır. Nerede şimdiki bilginin kolay erişilirliği! Ama merak eden bir yolunu buluyor; her bulduğum yazılı kağıt parçasını okuyorum. Bilmediğim sözleri bir yerlere yazıyorum.
Şunu kavrıyorum; Türkçe dediğimiz dilde bir sürü Arapça, Farsça, Fransızca söz var. Buna bir sürü şive, deyiş, alt-dil ve söyleme yuvarlamaları katılmış… Bunları söylemem elbet yıllar ama yıllar sonra olgunlaşmaya başlıyor; Osmanlıca bir “Karma Dil”di! Türkçe de onun çağdaş biçimi. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ile özgünleşmesinin ilk adımları atılıyor. Ama yine de “Günümüz Türkçe’si” bir “Çağdaş Osmanlıca”. İçinde sayısız “Konuksöz” [Loanwords] var. Bu onun gizemi ve varsıllığı. Ona inanılmaz güç ve genişlik katıyor!
Çocukluk yıllarım “söyleme yuvarlamaları” içinde geçiyor; Manalar, macir maallesi, pastane, ezanene, imalatane vb… Meğer ne güzelmiş; söyleyen anlıyor, duyan kavrıyor. Bir biçimde. Zaman içinde. Herkes gibi ben de büyüdükçe anlayacağım aslında. Bende başka bir şey gizli; öğrenme ve araştırma isteği. Sözlerin gizlediği ilk anlamlar ne!
Derince bir Liman Kenti. Sokaklarında ve caddelerinde bir sürü denizci yabancı dolaşıyor. Liman ve gemiler “Derince’nin Sınırları”nın ötelerine ama düşlenemeyen çok uzaklara götürüyor insanı! Yabancı denizcilerin peşinde koşarken, demir para isterken, bir iki bedava şey yeme içmeyi düşlerken geçiyor. İngilizce’m duyarak ve söylemeye çabalayarak gelişiyor. Herkesin ana dilini önce duyması sonra söylemeye çabalaması ve sonunda yazıp öğrenmesi gibi…
İngilizce’yi ilkin duyarak öğrendim. Söylemeye çabalayarak geliştirdik ve Dilbilgisi kurallarını okuyarak geliştirdim. İngilizce Dilbilgisi’ni kavramak için dönüp Türkçe Dilbilgisi’ni öğrendim. Sonradan. İngilizce ile Fransızca öğrendim ardından. Yetmedi. İngilizce ile Almanca öğrendim. Fransızca ile anladım ki Latince ve Yunanca da bilmek gerek. Latince ve Yunanca öğrenince anladım ki Batı Dilleri tümden Latince ve Yunanca kökenli! Arapça ve Farsça da okumuştum yıllarca. Osmanlı Lisanı’nın ne demek olduğunu biliyordum Arapça ve Farsça öğrenince!
Türkçe’miz; Saklı güzellikleri içeren dilimiz. Özgün Türkçe için çabalarım çocukluk yıllarıma uzanıyor işte! Hani Marmaris’e gidenlerimiz bilirler. Sakar Geçidi’nden Gökova düzlüğüne inilince ağaçlarla kaplı bir güzellik yolu vardır. Eski Marmaris Yolu. Her iki yanı Okoliptus Ağaçları ile kaplı olan yol. Geçerken şöyle bir bakmış olmalısınız. Başka bir zamanda kısa bir süre durun. Bu eski yolun güzelliğini yaşayın. Okoliptus Yunanca kökenli bir sözkümesi olup anlamı “Gizli Güzellik”tir. Türkçe’miz de bu inanılmaz ağaç gibi içinde inanılmaz gizli güzellikleri saklamaktadır.
Bir sürü şive, ağız, deyiş, diğer Türkçe Dilleri, Arapça, Farsça, Rumca [Yunanca], Latince, Macarca, Bulgarca, Slavca, Rumence, Arnavutça, Fransızca ve günümüzdeki etkisi ve baskısıyla bir sürü İngilizce kökenli Ödünçsöz’ü [Loanwords] ya da “Gidip dönmüş” [Re-Loanwords] sözü içermektedir.
Ne güzeldir bilir misiniz “sehpa”nın “üçayak” olduğunu öğrenmek! “Şebnem”in “gecenin ıslaklığı” olduğunu bilmek! Türkçe’deki gün ve ay adlarının nereden geldiğini bilmek! “Mehmet”in sadece Türklerde kullanıldığını, bunu sevgili peygamberlerine olan aşırı sevgileri gereği “Muhammed” yerine benimsediklerini bilmek! Arapların asla bayan ismi olarak “iye” ile biten isimlendirme kullanmadıklarını, bunun sadece Osmanlı’dan Türklere geçtiğini öğrenmek; “Necmiye, Huriye, Lütfiye, Naciye, Ümmiye, Veliye.”.
Yıllar ve yıllar öncelerinde tanımsız kağıt parçalarına, oradan bitmemiş defterlerin boş sayfalarına, sonraları aldığım Fihristlere ve sonraları bilgisayar ortaya çıktıktan sonra Word Dosyaları’na kaydettiğim sözler büyüdü. Arttı. Çoğaldı. Sonunda bireysel bir çabaya dönüştü; “Türkçe’nin Gizli Güzelliği-Etimolojik Türkçe Sözlük”.
Çalışmam tamamlanmadı. Uzun soluklu bir uğraş. Nasıl, ne zaman ve ne biçimde biter bilemiyorum. Ama öğrendiklerimden bir bölümünü paylaşmak istedim. Facebook’un güzelliğinden yararlanıp bir gurup oluşturma düşüncem biçimlendi ve bu aşamaya geldi. Üzücü ki guruplara dosya yükleme olanağı yok. Çalışma uzun bir Word Dosyası. Yüklemek de kolay değil. Onun PDF uzantılı biçimi de var.
Türkçe’nin Gizli Güzelliği’ni yaşamak, paylaşmak ve merak edilenleri sorup öğrenmek için bir ortam oluşturacak diye düşünüyorum gurubun. Siz ne dersiniz! Umarım beklediğim gibi olur.
Isteyenler calismamin 2006 surumunun pdf kopyasina su adresten gozatabilirler: http://tonuk.me.metu.edu.tr/Sozluk/Sozluk2.pdf
Kaç kişi bilir, “Türkçe’deki Yabancı Kökenli Kelimeler Sözlüğü” yazan kaç yazar bilir Fransızca diye söz edilen sözlerin aslında asla Fransızca olmadığını! Onlar sadece Türkçe’ye Fransızca üzerinden geçmiştir. Hepsi bu! Fransızca diye söz edilen sözlerin neredeyse tümü ya Latince, ya Yunanca, ya Latince-Yunanca karşımı ya da Arapça ve Türkçe kökenli söz kümelerinden oluşma sözledir!
Sorup öğrenmek göründüğü kadar kolay değil. Başka yol ise okumak. Ama neyi okuyacağım! Gazeteler, mecmualar, kitaplar, ansiklopediler var. Var olmasına var da o denli kolay erişilebilir mi! Hayır. Nerede şimdiki bilginin kolay erişilirliği! Ama merak eden bir yolunu buluyor; her bulduğum yazılı kağıt parçasını okuyorum. Bilmediğim sözleri bir yerlere yazıyorum.
Şunu kavrıyorum; Türkçe dediğimiz dilde bir sürü Arapça, Farsça, Fransızca söz var. Buna bir sürü şive, deyiş, alt-dil ve söyleme yuvarlamaları katılmış… Bunları söylemem elbet yıllar ama yıllar sonra olgunlaşmaya başlıyor; Osmanlıca bir “Karma Dil”di! Türkçe de onun çağdaş biçimi. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ile özgünleşmesinin ilk adımları atılıyor. Ama yine de “Günümüz Türkçe’si” bir “Çağdaş Osmanlıca”. İçinde sayısız “Konuksöz” [Loanwords] var. Bu onun gizemi ve varsıllığı. Ona inanılmaz güç ve genişlik katıyor!
Çocukluk yıllarım “söyleme yuvarlamaları” içinde geçiyor; Manalar, macir maallesi, pastane, ezanene, imalatane vb… Meğer ne güzelmiş; söyleyen anlıyor, duyan kavrıyor. Bir biçimde. Zaman içinde. Herkes gibi ben de büyüdükçe anlayacağım aslında. Bende başka bir şey gizli; öğrenme ve araştırma isteği. Sözlerin gizlediği ilk anlamlar ne!
Derince bir Liman Kenti. Sokaklarında ve caddelerinde bir sürü denizci yabancı dolaşıyor. Liman ve gemiler “Derince’nin Sınırları”nın ötelerine ama düşlenemeyen çok uzaklara götürüyor insanı! Yabancı denizcilerin peşinde koşarken, demir para isterken, bir iki bedava şey yeme içmeyi düşlerken geçiyor. İngilizce’m duyarak ve söylemeye çabalayarak gelişiyor. Herkesin ana dilini önce duyması sonra söylemeye çabalaması ve sonunda yazıp öğrenmesi gibi…
İngilizce’yi ilkin duyarak öğrendim. Söylemeye çabalayarak geliştirdik ve Dilbilgisi kurallarını okuyarak geliştirdim. İngilizce Dilbilgisi’ni kavramak için dönüp Türkçe Dilbilgisi’ni öğrendim. Sonradan. İngilizce ile Fransızca öğrendim ardından. Yetmedi. İngilizce ile Almanca öğrendim. Fransızca ile anladım ki Latince ve Yunanca da bilmek gerek. Latince ve Yunanca öğrenince anladım ki Batı Dilleri tümden Latince ve Yunanca kökenli! Arapça ve Farsça da okumuştum yıllarca. Osmanlı Lisanı’nın ne demek olduğunu biliyordum Arapça ve Farsça öğrenince!
Türkçe’miz; Saklı güzellikleri içeren dilimiz. Özgün Türkçe için çabalarım çocukluk yıllarıma uzanıyor işte! Hani Marmaris’e gidenlerimiz bilirler. Sakar Geçidi’nden Gökova düzlüğüne inilince ağaçlarla kaplı bir güzellik yolu vardır. Eski Marmaris Yolu. Her iki yanı Okoliptus Ağaçları ile kaplı olan yol. Geçerken şöyle bir bakmış olmalısınız. Başka bir zamanda kısa bir süre durun. Bu eski yolun güzelliğini yaşayın. Okoliptus Yunanca kökenli bir sözkümesi olup anlamı “Gizli Güzellik”tir. Türkçe’miz de bu inanılmaz ağaç gibi içinde inanılmaz gizli güzellikleri saklamaktadır.
Bir sürü şive, ağız, deyiş, diğer Türkçe Dilleri, Arapça, Farsça, Rumca [Yunanca], Latince, Macarca, Bulgarca, Slavca, Rumence, Arnavutça, Fransızca ve günümüzdeki etkisi ve baskısıyla bir sürü İngilizce kökenli Ödünçsöz’ü [Loanwords] ya da “Gidip dönmüş” [Re-Loanwords] sözü içermektedir.
Ne güzeldir bilir misiniz “sehpa”nın “üçayak” olduğunu öğrenmek! “Şebnem”in “gecenin ıslaklığı” olduğunu bilmek! Türkçe’deki gün ve ay adlarının nereden geldiğini bilmek! “Mehmet”in sadece Türklerde kullanıldığını, bunu sevgili peygamberlerine olan aşırı sevgileri gereği “Muhammed” yerine benimsediklerini bilmek! Arapların asla bayan ismi olarak “iye” ile biten isimlendirme kullanmadıklarını, bunun sadece Osmanlı’dan Türklere geçtiğini öğrenmek; “Necmiye, Huriye, Lütfiye, Naciye, Ümmiye, Veliye.”.
Yıllar ve yıllar öncelerinde tanımsız kağıt parçalarına, oradan bitmemiş defterlerin boş sayfalarına, sonraları aldığım Fihristlere ve sonraları bilgisayar ortaya çıktıktan sonra Word Dosyaları’na kaydettiğim sözler büyüdü. Arttı. Çoğaldı. Sonunda bireysel bir çabaya dönüştü; “Türkçe’nin Gizli Güzelliği-Etimolojik Türkçe Sözlük”.
Çalışmam tamamlanmadı. Uzun soluklu bir uğraş. Nasıl, ne zaman ve ne biçimde biter bilemiyorum. Ama öğrendiklerimden bir bölümünü paylaşmak istedim. Facebook’un güzelliğinden yararlanıp bir gurup oluşturma düşüncem biçimlendi ve bu aşamaya geldi. Üzücü ki guruplara dosya yükleme olanağı yok. Çalışma uzun bir Word Dosyası. Yüklemek de kolay değil. Onun PDF uzantılı biçimi de var.
Türkçe’nin Gizli Güzelliği’ni yaşamak, paylaşmak ve merak edilenleri sorup öğrenmek için bir ortam oluşturacak diye düşünüyorum gurubun. Siz ne dersiniz! Umarım beklediğim gibi olur.
Isteyenler calismamin 2006 surumunun pdf kopyasina su adresten gozatabilirler: http://tonuk.me.metu.edu.tr/Sozluk/Sozluk2.pdf
Sevgiler ve Saygılar,
Erkan Kiraz,
Erkan Kiraz, 30.01.2008 Çarşamba, Saat: 11.00–23.00, Kentsa Sitesi, Alikahya-İzmit, GSM: 90–532–613 31 02, Emails: erkankiraz@yahoo.com & erkankiraz-41@hotmail.com.
© Copyright Hakkı Erkan Kiraz’a Aittir. Tüm Hakları Saklıdır.
Bu yazı ancak kaleme alanın izni alınarak tekrar yayınlanabilir ya da dağıtılabilir.
© Copyrighted to Erkan Kiraz. All Rights Reserved.
This study may be re-copied or re-distributed only with prior consent of its Author.
Written & Edited By Erkan Kiraz erkankiraz@yahoo.com on 30.01.08.
********************************************************************
Etimolojik Türkçe-Türkçe Sözlük, Kelime-Köken-Etymological Turkish-Turkish Dictionary
Erkan Kiraz,
Erkan Kiraz, 30.01.2008 Çarşamba, Saat: 11.00–23.00, Kentsa Sitesi, Alikahya-İzmit, GSM: 90–532–613 31 02, Emails: erkankiraz@yahoo.com & erkankiraz-41@hotmail.com.
© Copyright Hakkı Erkan Kiraz’a Aittir. Tüm Hakları Saklıdır.
Bu yazı ancak kaleme alanın izni alınarak tekrar yayınlanabilir ya da dağıtılabilir.
© Copyrighted to Erkan Kiraz. All Rights Reserved.
This study may be re-copied or re-distributed only with prior consent of its Author.
Written & Edited By Erkan Kiraz erkankiraz@yahoo.com on 30.01.08.
********************************************************************
Etimolojik Türkçe-Türkçe Sözlük, Kelime-Köken-Etymological Turkish-Turkish Dictionary
********************************************************************
Önsöz-Preface
Bu Kelime-Köken Türkçe Sözlük çalışması uzun soluklu bir emek ve bilgibirikiminin ürünü olarak suyüzeyine çıkan ilk görüntüsüdür. Çalışma sürmektedir. Güncellemeler ve eklemeler yapılmakta ve ayrıntılı bilgiler eklenmektedir.Böylesi bir Etimolojik [Kelime-Köken] Türkçe-Türkçe Sözlük ne yazık ki Türkiye’de naçizane bana göre mevcut değildir (?). Bir boşluğu dolduracağından eminim.
Sözlük bittiğinde Türkçe’de yer alan Konuk Kelimeler’in [Loanword] özgün biçimleri ayrı birer Girdi olarak da yer alacaktır. Bu yönü ile de sözlük, Arapça, Farsça, Grekçe [Yunanca-Rumca] ve Latince Sözlük özelliği de taşımış olacaktır. Böylesi özelliği olan bir sözlük yok gibidir oratlıkta. En azından şimdilik.
Bu çalışmadan beklenen birincil amaç Türkçe’mizin özgün biçimde kendi yolunu ve kimliğini korumasıdır. Amaç Türkçe’ye girmiş ve kullanılan Yabancı Kökenli Kelimeler’den [Konuk Kelimeler-Loanwords] temizlemek olmayıp, onun zenginliğini kanıtlamaktir. İlk evrelerden itibaren onu etkileyen diğer dillerden girmiş bulunan kelimler Türkçe’mizin zenginlik unsurudur.
Çalışmanın ikincil amacı Bilimsel Dil diye bize yutturulan savın aslında ne derece yavan olduğunu göstermektir. “Bilimsel Dil’i Türkçe’nin karşılamadığı..” savı ise çok gülünçtür.
Bilimsel Dil denilen ve Türkçe’mize Batı Dilleri üzerinden ama özellikle nedense Fransızca okunuşlarıyla sokulan Karma Dil, aslında Çağdaş Osmalıca’dır.
Kloroform kelimesi Fransızca okunuşludur. Kelime melezdir [hibrid]. Birleştirilmiş iki kelimeden oluşur; [Yun.: chloros [χλώρωσ] + Lat.: formica > Fra.: chloroforme]. Bu kelime oluşturmanın Osmanlıca “kıraathane” kelimesinden biçim olarak zerre farkı yotur; [Arp.: kıraat + Far.: hâne > Far.: kıraathâne > Osm.: Kıraathane].
Sözlük bittiğinde Türkçe’de yer alan Konuk Kelimeler’in [Loanword] özgün biçimleri ayrı birer Girdi olarak da yer alacaktır. Bu yönü ile de sözlük, Arapça, Farsça, Grekçe [Yunanca-Rumca] ve Latince Sözlük özelliği de taşımış olacaktır. Böylesi özelliği olan bir sözlük yok gibidir oratlıkta. En azından şimdilik.
Bu çalışmadan beklenen birincil amaç Türkçe’mizin özgün biçimde kendi yolunu ve kimliğini korumasıdır. Amaç Türkçe’ye girmiş ve kullanılan Yabancı Kökenli Kelimeler’den [Konuk Kelimeler-Loanwords] temizlemek olmayıp, onun zenginliğini kanıtlamaktir. İlk evrelerden itibaren onu etkileyen diğer dillerden girmiş bulunan kelimler Türkçe’mizin zenginlik unsurudur.
Çalışmanın ikincil amacı Bilimsel Dil diye bize yutturulan savın aslında ne derece yavan olduğunu göstermektir. “Bilimsel Dil’i Türkçe’nin karşılamadığı..” savı ise çok gülünçtür.
Bilimsel Dil denilen ve Türkçe’mize Batı Dilleri üzerinden ama özellikle nedense Fransızca okunuşlarıyla sokulan Karma Dil, aslında Çağdaş Osmalıca’dır.
Kloroform kelimesi Fransızca okunuşludur. Kelime melezdir [hibrid]. Birleştirilmiş iki kelimeden oluşur; [Yun.: chloros [χλώρωσ] + Lat.: formica > Fra.: chloroforme]. Bu kelime oluşturmanın Osmanlıca “kıraathane” kelimesinden biçim olarak zerre farkı yotur; [Arp.: kıraat + Far.: hâne > Far.: kıraathâne > Osm.: Kıraathane].
Biliminsanları çalışmalarında, buluşlarını isimlendirmede kısa kelimeleri yeğlemişlerdir.
Bilime, Teknolojiye, Modaya, Otomotive sokulan Latince ve Yunanca kökenli kelimelerin kullanıma sokulma yılları vardır. Genelde Batılı biliminsanları Eski Yunance (Grek) ve Latince (Latin) kökenli kelimeleri kullanmışlardır. Seçtikleri isimledirmeler öyle dedikleri için öyle olmuşlardır. Başkaca bir “Bilimsellik” yoktur. Kelimelerin özgün anlamları basit ve yalındır. Tıpkı Halkdili’mizde olduğu gibi. Midesi ağrıyan halkımız “miğdem ekşiyor” der. Bu doğrudur. Bilimsel olarak bu asit’tir; [Lat.: acidus > Fra.: acide]. Latince’de acidus: ekşi demektir. Türkçe’de Asit’e Ekşi dememizde ne gibi bir sakınca vardır!
Dilimizde Fransızca Kökenli denilen tüm kelimeler sadece Fransızca okunuşları ile kabul edildiği için öyle zannedilmektedir (!) yoksa bu onların Arapça & Farsça (Alkol ve Lapis Lazuli gibi) ya da Çağdaş Osmanlıca (Yunanca & Latince) kökenli oldukları gerçeğini değiştirmemektedir. İşin gerçeği onların gülünç biçimde anlamsız ve melez kelime kümeciklerinden oluşmasıdır. Benzer biçimde Türkçe’de Oluşturma ile yeni kelimeler üretilmesine bence hiçbir engel yoktur.
Gülünçlük bazen şöle de olabilmektedir; Kiosk [Far.: köşk > Osm.: köşk > Batı Dilleri > Kiosk & Kiosque > Tür.: Kiosk]. Böylesi de olmaz demeyin! Oluyor.
Fransızların ve Almanların Osmanlıca’dan apardığı Köşk kelimesi Türkçe’mize geri gelip [reborrowing] Kiosk oluyor!
Analjezik [Yun.: an [αν] + algesia [αλγησία] + ikos [ικός] > analgesikos [αναλγητικός] > Fra.: analgésique]: agrısız, sızssız yada sancısız demektir. Ağrısız demek neden bilimsel olmaz?
“Teknoloji”: “İşibilme”dir. Bu neden Bilimsel olmaz? Teknoloji [Yun.: techne [τεχνή] + logia [λoγία] > technologia [τεχνολογία] > Fra.: technologie]: işibilme. Bu denli basittir. “haldenanlama” neden illa da “Bilimsel” görünsün diye Yunanca “empati” [!] olur?
Üç kelime vardır; Yunanca: polis [πολις]: kent, Latince: civitas: kent ve Arapça: medine [مدينة]: kent. Üç kelime de “kentli: medeni” yani “uygar” demektir. Neden? Bir arada yaşanıldığı için. Köy, kent anlamına gelen bu üç kelimeden onlarca kelime üretilmiş ve bilimsel diye dilimize sokulmuştur. Biz neden kent kelimesinden üretilmiş kelimeleri o yabancı kökenli kelimeler yerine kullanamayız aklım ermez!
Aslında demek istediğim, bu “Bilimsellik Savı” ezberini Bilgisayar İşletim Sistemi, Uygulama Programları ve İnternet bozmuştur. Herkes görmüş ve inanmıştırki, Türkçe’miz her bir olay için yeterlidir ve ondaki uyum ve zenginlik güdük Batı Dilleri, hele aslı ve geçmişi olmayan İngilizce’den, kat be kat üstündür. Adam anlamsızca Disk demiştir. Biz de Teker deriz. Basittir. Mouse yerine Fare deriz. İş biter. Printer: yazıcı, scanner: tarayıcı, print-out: çıktı deriz. İş bitmiştir. Bu denli basittir. Ama bir zamanlar “Bilimsellik Adına” tersine dayatılan kelimeler yokmuydu!
Ülkemizde Tıp, Mühendislik, Matematik vb okuyan üniversite öğrencileri Batılı eşdeğerlerine göre oldukça zorlu bir olayı başarmaktadırlar; Zerre kadar eski Yunance ve Latince bilmeden okullarından mezun olmak büyük özverdir. Çünkü öğrendikleri her bir bilgi ya eski Yunance yada Latince kökenli kelimelerden oluşmaktadır.
Ya hiç Farsça ve Arapça bilmeyen ama Hukuk ve Siyasal’dan mezun olan öğrencilerimiz neyi başarmaktadırlar acaba! Türkler: Türkler Orta Asya’dan ayrılıp güneye, Hazar bölgesine, İran’a, Anadolu’ya, Anadolu ve Hazar üzerinden Batı’ta doğru hareket ederken karşılatıkları her ulus, dini inanç, kültürel yapı, dil ve gündelik yaşamla karşılıklı olarak etkileşim içine girmişlerdir. Bir kısmı İslam’ı kabul ederken bazıları ise zamanla Slavlaşmış, Hiristiyan inancını benimsemiştir.
"Turkic" yani Türk Dil Ailesi denilen geniş dil ailesi içinde Çuvaşlar, Tatarlar, Özbekler, Türkmenler, Kırkızlar, Azeriler, Gagavuzlar vb ile Ermenice, Yunanca ve Rumca, Latince, Hint-Avrupa ve Slavca’yı etkileyip onlara Konuk Kelimeler [Loawords] verirken bir çok dilden de sürüyle Konuk Kelime [Loawords] alıp o kelimeleri eğip bükmüş ve Türkçe içinde neredeyse asıllarından farklı biçime getirmişlerdir.
Osmanlıca: Osmanlı İmparatorluğu’nun resmi dili. Türkler, Orta Asya’da iken ilkin Mogollar ve Çinliler ile etkileşime girmişlerdir. Göçlerle ilkin Müslüman Arap ve İranlılarla karşılaşmışlar ve bu evrelerde Müslüman olmuşlar. Arap ve İran Beylik ve İmparatorlukları’nda Akıncı Askerlik yapmışlar ve Küçük Asya yani Anadolu’ya doğru ilerleyişlerinden sonra kendi Beyliklerini kurmuşlardır. Osmanlı, Beylik’ten İmparatorluğa geçişte ve sonralarında Anadolu’da yaşayan çeşitli ulus, kültür, inanç ve dillerle karşılaşmışlardır. Avrupa ve Rusya’ya doğru genişlemişlerdir.
Dilimizde Fransızca Kökenli denilen tüm kelimeler sadece Fransızca okunuşları ile kabul edildiği için öyle zannedilmektedir (!) yoksa bu onların Arapça & Farsça (Alkol ve Lapis Lazuli gibi) ya da Çağdaş Osmanlıca (Yunanca & Latince) kökenli oldukları gerçeğini değiştirmemektedir. İşin gerçeği onların gülünç biçimde anlamsız ve melez kelime kümeciklerinden oluşmasıdır. Benzer biçimde Türkçe’de Oluşturma ile yeni kelimeler üretilmesine bence hiçbir engel yoktur.
Gülünçlük bazen şöle de olabilmektedir; Kiosk [Far.: köşk > Osm.: köşk > Batı Dilleri > Kiosk & Kiosque > Tür.: Kiosk]. Böylesi de olmaz demeyin! Oluyor.
Fransızların ve Almanların Osmanlıca’dan apardığı Köşk kelimesi Türkçe’mize geri gelip [reborrowing] Kiosk oluyor!
Analjezik [Yun.: an [αν] + algesia [αλγησία] + ikos [ικός] > analgesikos [αναλγητικός] > Fra.: analgésique]: agrısız, sızssız yada sancısız demektir. Ağrısız demek neden bilimsel olmaz?
“Teknoloji”: “İşibilme”dir. Bu neden Bilimsel olmaz? Teknoloji [Yun.: techne [τεχνή] + logia [λoγία] > technologia [τεχνολογία] > Fra.: technologie]: işibilme. Bu denli basittir. “haldenanlama” neden illa da “Bilimsel” görünsün diye Yunanca “empati” [!] olur?
Üç kelime vardır; Yunanca: polis [πολις]: kent, Latince: civitas: kent ve Arapça: medine [مدينة]: kent. Üç kelime de “kentli: medeni” yani “uygar” demektir. Neden? Bir arada yaşanıldığı için. Köy, kent anlamına gelen bu üç kelimeden onlarca kelime üretilmiş ve bilimsel diye dilimize sokulmuştur. Biz neden kent kelimesinden üretilmiş kelimeleri o yabancı kökenli kelimeler yerine kullanamayız aklım ermez!
Aslında demek istediğim, bu “Bilimsellik Savı” ezberini Bilgisayar İşletim Sistemi, Uygulama Programları ve İnternet bozmuştur. Herkes görmüş ve inanmıştırki, Türkçe’miz her bir olay için yeterlidir ve ondaki uyum ve zenginlik güdük Batı Dilleri, hele aslı ve geçmişi olmayan İngilizce’den, kat be kat üstündür. Adam anlamsızca Disk demiştir. Biz de Teker deriz. Basittir. Mouse yerine Fare deriz. İş biter. Printer: yazıcı, scanner: tarayıcı, print-out: çıktı deriz. İş bitmiştir. Bu denli basittir. Ama bir zamanlar “Bilimsellik Adına” tersine dayatılan kelimeler yokmuydu!
Ülkemizde Tıp, Mühendislik, Matematik vb okuyan üniversite öğrencileri Batılı eşdeğerlerine göre oldukça zorlu bir olayı başarmaktadırlar; Zerre kadar eski Yunance ve Latince bilmeden okullarından mezun olmak büyük özverdir. Çünkü öğrendikleri her bir bilgi ya eski Yunance yada Latince kökenli kelimelerden oluşmaktadır.
Ya hiç Farsça ve Arapça bilmeyen ama Hukuk ve Siyasal’dan mezun olan öğrencilerimiz neyi başarmaktadırlar acaba! Türkler: Türkler Orta Asya’dan ayrılıp güneye, Hazar bölgesine, İran’a, Anadolu’ya, Anadolu ve Hazar üzerinden Batı’ta doğru hareket ederken karşılatıkları her ulus, dini inanç, kültürel yapı, dil ve gündelik yaşamla karşılıklı olarak etkileşim içine girmişlerdir. Bir kısmı İslam’ı kabul ederken bazıları ise zamanla Slavlaşmış, Hiristiyan inancını benimsemiştir.
"Turkic" yani Türk Dil Ailesi denilen geniş dil ailesi içinde Çuvaşlar, Tatarlar, Özbekler, Türkmenler, Kırkızlar, Azeriler, Gagavuzlar vb ile Ermenice, Yunanca ve Rumca, Latince, Hint-Avrupa ve Slavca’yı etkileyip onlara Konuk Kelimeler [Loawords] verirken bir çok dilden de sürüyle Konuk Kelime [Loawords] alıp o kelimeleri eğip bükmüş ve Türkçe içinde neredeyse asıllarından farklı biçime getirmişlerdir.
Osmanlıca: Osmanlı İmparatorluğu’nun resmi dili. Türkler, Orta Asya’da iken ilkin Mogollar ve Çinliler ile etkileşime girmişlerdir. Göçlerle ilkin Müslüman Arap ve İranlılarla karşılaşmışlar ve bu evrelerde Müslüman olmuşlar. Arap ve İran Beylik ve İmparatorlukları’nda Akıncı Askerlik yapmışlar ve Küçük Asya yani Anadolu’ya doğru ilerleyişlerinden sonra kendi Beyliklerini kurmuşlardır. Osmanlı, Beylik’ten İmparatorluğa geçişte ve sonralarında Anadolu’da yaşayan çeşitli ulus, kültür, inanç ve dillerle karşılaşmışlardır. Avrupa ve Rusya’ya doğru genişlemişlerdir.
Böylece Türkçe ve ardından oluşturulan Osmanlı’ca diyebiliriz ki ilkin Moğolca, Çince, Arapça, Farsça ve sonraları Rumca (Grekçe-Yunanca), Ermenice, Latince ve sonraları da Rusça, Sırpça, Arnavutça, Bulgarca, Romence, Macarca’yı büyük oranda etkilenmiş ve onlardan etkilenmiştir. Osmanlıca çoğunlukla ve egemen olarak Türkçe, Arapça ve Farsça’dan oluşmuştur. Sonraları ise Osmanlıca’yı Grekçe-Helence [Rumca], Latince [yani Ceneviz & Venedik Dili > İtalyanca] ve Ermenice büyük oranda etkilemiştir.
Türkçe [Türkiye Türkçesi] 1: Bugünkü kullandığımız Türkçe, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından ve Harf Devrimi’nden sonra büyük yol almış ve büyük oranda özgünleşmiştir. Herne kadar 1960’lara dek kullanılan Türkçe’nin üstünde Osmalıca egemen olsa da, 1960’lardan sonra özgünleşme artmış, ama bu kez Türkçe artan oranda Fransızca, Almanca ve İngilizce’nin etkisi altında kalmıştır. Benzetmede abartıya kaçmamak koşuluyla bugünkü Türkçe bir tür Çağdaş Osmalıca’dır. Ya da Çağdaş İngilizce’ye benzemektedir... Günümüz Türkçe’si yazılış ve söyleniş biçimleriyle özgün olmasa da egemen olarak Öztürkçe, Yeni Türkçe, Arapça, Farsça, Rumca [Yunanca], Ermenice, İtalyanca, Fransızca ve az oranda Rusça, Bulgarca, Macarca, Romence, Sırpça, Arnavutça, Almanca ve İngilizce’den kaynaklanan karma kelimelerden oluşmaktadir.
Türkçe [Türkiye Lehçeleri] 2: Türkiye’de Osmanlı’dan bu yana en özgün ve örnek alınan lehçe yada ağız İstanbul’da oluşmuştur. Günümüz Türkçe’sini etkileyen bir çok ağız, lehçe ve anadil vardır ülkemizde; Acarca [Gürcüce Kolu], Arapça, Arnavutça, Boşnakça, Çingenece, Gürcüce [Mohti Gürcücesi], Balkan Göçmenleri Ağzı, Hersekçe, Kürtçe [Kirmanca & Zazaca], Lazca [Mohti Lazcası], Romanya Göçmenleri Ağzı, Tatarca ve Anadolu’nun kendine özgü bir çok yerleşim yeri, kent ve bölegsinde yer alan Ağız ve Lehçeler.
Türkçe [Türk Ülkeleri] 3: SSCB’nin oluşması ile özgürlüklerini yitiren bir çok Türk Devleti, 1980’lerden itibaren özgürlüklerini kazanmışlardır. Bu Türk Ulusları SSCB boyunduruğu altındayken Kril Abecesi ve Rusça’nın egemenliği altına girmişler ve özgür oldukları zamanlarda kullandıkları Ana Dil’lerinden uzun zaman mahrum olmuşlardır. SSCB boyundurğundan önce bu uluslara egemen olan hem Özgün Türkçe hem de Osmanlıca Dili’ydi. Bir de kendi Ana Ağız ve Lehçeleri.
Türkçe [Türkiye Lehçeleri] 2: Türkiye’de Osmanlı’dan bu yana en özgün ve örnek alınan lehçe yada ağız İstanbul’da oluşmuştur. Günümüz Türkçe’sini etkileyen bir çok ağız, lehçe ve anadil vardır ülkemizde; Acarca [Gürcüce Kolu], Arapça, Arnavutça, Boşnakça, Çingenece, Gürcüce [Mohti Gürcücesi], Balkan Göçmenleri Ağzı, Hersekçe, Kürtçe [Kirmanca & Zazaca], Lazca [Mohti Lazcası], Romanya Göçmenleri Ağzı, Tatarca ve Anadolu’nun kendine özgü bir çok yerleşim yeri, kent ve bölegsinde yer alan Ağız ve Lehçeler.
Türkçe [Türk Ülkeleri] 3: SSCB’nin oluşması ile özgürlüklerini yitiren bir çok Türk Devleti, 1980’lerden itibaren özgürlüklerini kazanmışlardır. Bu Türk Ulusları SSCB boyunduruğu altındayken Kril Abecesi ve Rusça’nın egemenliği altına girmişler ve özgür oldukları zamanlarda kullandıkları Ana Dil’lerinden uzun zaman mahrum olmuşlardır. SSCB boyundurğundan önce bu uluslara egemen olan hem Özgün Türkçe hem de Osmanlıca Dili’ydi. Bir de kendi Ana Ağız ve Lehçeleri.
Günümüzde bağımsız olan Türk Ulusları ana dilerini yazma ve konuşma konusunda Kril Abecesi, Arap Abacesi ve Latin Abecesi arasında gidip gelmektedirler. Rusça ve Kril Abecesi’ne göre değiştirilen özgün isim ve özgün yer adlarını henüz değiştirme bilinç ve aşamasına da ulaşamamışlardır [Sapharmurad Niyazov: Sefer Murat Niyazioğlu, Cahar: Cevher vb gibi].
Türkçe’nin diğer Ağız ve Lehçelerini kullanan özgür ve özgür olmayan Türk Ulusları şunlardır; Acarya Özerk Cumhuriyeti [Gürcistan], Abhazya Özerk Cumhuriyeti [Rusya Federasyonu], Azarbeycan, Çeçenistan Özerk Cumhuriyeti [Rusya Federasyonu], Dağıstan, İran Azerileri [Kuzey İran Azerileri], Karadağ Azerileri, [Ermenistan işgalinde], Kazakistan, Kırgizistan, Özbekistan, Türkmenistan, Tataristan ve Kırım Tatar Özerk Cumhuriyeti [Ukrayna].
Arapça: Arapça Osmanlıca’nın en büyük kaynağıdır. Diğeri de Farsça’dır. Ama Osmanlılar hem Arapça kökenli kelimeleri hem de Farsça kökenli kelimeleri eğip büküp başka biçimlere sokmuşlardır. Osmanlıcı içindeki Arapça ve Farsça kökenli kelimelerin hem okunuş hem de kullanış ve anlam olarak özgün biçimleri ile pek ilgisi yoktur.Arpaça kökenli kelimeler “El ya da Al” takısız alınmıştır.
İsimlerin çoğul biçimleri, sıfat derecelendirmeleri ve 3 yada 5 sesli fillerin çekimleri Arapça’daki bir birine yakın seslerle yazıldığından Türkçe’ye geçişlerinde farklılıklar oluşmuştur.
Farsça: Farsça, Osmanlıca’nın diğer en büyük kaynağıdır. İlki Arapça’dır. Ama Osmanlılar hem Farsça kökenli kelimeleri hem de Arapça kökenli kelimeleri eğip büküp başka biçimlere sokmuşlardır. Osmanlıcı içindeki Farsça ve Arapça kökenli kelimelerin hem okunuş hem de kullanış ve anlam olarak özgün biçimleri ile pek ilgisi yoktur. Farsça’da bir çok Fiil isim yada sıfatların sonuna “etmek, yapmak” kelimeleri eklenerek oluşturulur.Farsça’da Arapça kökenli bir çok kelime vardır. Arapça’da varlığını sürdürmediği halde köken olarak Arapça olup Farsçalaştırılan bir çok kelime bu biçimleriyle Türkçe’ye geçmiştir.
Farsça takılar eklenen bir çok Arapça kökenli kelime dilimize Farsça olarak gelmiş yada Osmanlıca’da bunlara yeni biçimler verilmiştir...
Grekçe: Ellas, Helence, Rumca yada Yunanca demektir. Bugünkü konuşulan Yunanca’nın Grekçe ile pek ilgisi yoktur. Batı Dilleri, Hiristiyanlığın etkisiyle neredeyse yarı yarıya Grekçe’den etkilenmiştir. Batıda Bilim, Sanat ve Teknoloji dili Latince ve Grekçe-Helence kökenli kelimelerden oluşunca Türkçe de haliyle Arapça ve Farsça’dan olduğu kadar Grekçe-Helence’den de etkilenmiştir.
Rumca: Osmanlı İmparatorluğu egemenlik alanında yaşayan Rumların, yani Roma İmparatorluğu’nun ikiye bölünmesi sonralarında Doğu Roma [Bizans] İmparatorluğu’nun tebası, Grek-Helen yani Yunan kökenli ulusun kullandığı Grekçe’ye Osmanlılar Rumca demekteydiler. Rumca, Osmanlıca’yı sosyal yaşam, yeme-içme, tarımcılık, denizcilik, ticaret, kültür ve sanat olarak büyük oranda etkilemiş ama Osmanlıca da aynı biçimde Rumca’yı etkilemiştir. Osmanlıca’dan günümüz Türkçe’sine aktarılan Rumca kökenli bir çok kelime vardır.
Yunanca: Bugünkü Yunanca antik Grek-Helen Dili’nin devamıdır. Batılı dillerindeki kelimelerin neredeyse yarısı Grekçe-Helence kökenlidir. Batı’da Bilim, Sanat ve Teknoloji dili Latince ve Grekçe-Helen kökenli kelimelerden oluşunca Türkçe de haliyle Arapça ve Farsça’dan olduğu kadar Grekçe-Helence’den de etkilenmiştir. Yunanca kökenli kelimelerin neredeyse tümü Fransızca üzerinden Türkçe’ye girmiştir.
Ermenice: Ermeniler Osmanlıların fetihlerle ilerlemeleriyle yaşadıkları yerlerden ayrılmamış ve I. Dünya Savaşı’na dek toplu biçimde Osmanlı topraklarında yaşamışlardır. Hem sosyal yaşamı hem de yükselerek Osmanlı Devleti’nin en üst kademelerine erişerek Türklerin dil ve kültürünü etkilemişlerdir. Türkçe’de yer alan bir çok Ermenice kökenli kelime vardır. İlk etkileşim Ermenice’nin Osmalıca züerinde olsa da, zaman içinde Ermenice o denli osmanlıc’dan etkilenmiştir ki, konuşulan yada yazılı Ermenice’nin bazı yerlerde Osmanlıca ile ifadesi söz konusu olmuştur.
Türkçe ve Osmanlıca’dan Konuk Kelime [Loanwords] alma, deyim ve atasözü kullanma, Dilbilgisi kurallarını kullanım ve Osmanlıca Abecesi’ni kullanma gibi etkileşim en fazla Ermenice’de görülmüştür. Bu etkiler günümüzde varlığını korumakatdır.
İtalyanca [Venedikliler, Cenevizliler & Levantlar]: Latin kökenli bir dildir. Osmanlı İmparatorluğu evrelerinde denizcilik ve ticaretle uğraşan Cenevizliler [Genova] ve Venedikler [Venice], Osmanlılarla ilişkilerini sürdürmüş ve Osmanlı topraklarında ya kalmaya devam etmiş ya da sonradan gelip [Levantlar, Levantenler] yerleşmişlerdir. Böylece Türkçe içinde var olan Denizcilik, Ticaret, Bankacılık, Balıkçılık, Makine ve Techizat isimleri doğrudan İtalyanca’dan Türkçe’ye aktarılmıştır. Bugünkü Levantanlar’ın bir kısmını da Cenevizliler ile Venediklilerin ve diğer İtalyanların torunları oluşturmaktadır.
Latince: İtalikler bugün İtalyanların ataları. Roma İmparatorluğu’nun anadili ise ölü dil olan Latince’dir. Latince, sadece Vatikan Devleti tarafından kullanılmakatdır. Roma İmparatorluğu’nun büyümesi ve fetihlerle gelişmesiyle Latince ve Roma Kültürü, Avrupa Kıtası (İngilteer Adaları da dahil) ülkeleri, Orta Doğu, Küçük Asya ülkeleri üzeride etkin olmuştur. Hiristiyanlığın Roma İmparatorluğu’nun resmi dini olması ve Hiristiyanlık merkezinin Vatikan’a bağlanması ile bu etki kökleşmiştir. Batı Dilleri’ndeki kelimelerin neredeyse yarısı Latin kökenli kelimelerden oluşur. Bazı diller ise doğrudan Latin kökenlidir: İtalyanca, Fransızca, İspanyolca ve Portekizce. Batıda Bilim, Sanat ve Teknoloji dili Latince ve Latin kökenli kelimelerden oluşunca Türkçe de haliyle Arapça ve Farsça’dan olduğu kadar Latince’den de etkilenmiştir.
Slavca: Osmanlıların Balkanlar’da Slav ve Güney Slav [Jugoslav] yani Sırp Ulsuları ile temas etmelerinden itibaren Slavca ve Sırpça bir biçimde Türkçe’ye girmeye başlamıştır. Aslına bakılırsa Slav kökenli ulusların Türkçe ile karşılaşmaları ilkin Çuvaşlar ve bugünkü Bulgarların ataları ile başlamıştır. Türkçe’de bir çok Slavca ve Sırpça kökenli kelima varken, söz konusu dillerde de bir çok Türkçe Konuk kelime mevcuttur.
Almanca: Cermen ve Toton kokenli bir ulus olan Almanlar her şeyleri ile Kıta Avrupası’na egemen olmuşlardır. Avrupa’da İngiltere’den Baltık ülkeleri ve doğuda Rusya’ya dek her yeri dil, kültür ve inanç olarak etkilemişlerdir. Almanların Osmanlı İmparatorluğu ile başlayan ilişkileri her yönden günümüzde de sürmektedir. Türkçe’de bir çok Almanca kökenli kelime bulunmaktadır.
İngilizce: Aslında İngilizce diye bir dil yok gibidir. Özgün Brotan diliyle yazılmış metinleri bugün İngilizler bile okusa anlayamaz. Adayı kasıp kavuran Normanlar ve Germanik uluslar adada inanç dünyası, kültürel & Sosya yaşam ve yerel olarak herşeyi değiştirmişlerdir. İsimler, yer adları ve gündelik yaşama ait ne varsa! Bugünkü İngiltere bir Birleşik Krallık’tır. Her bir krallık ayrı ulus ve dillerden oluşmaktadır. İngilizce aslen Anglo-Sakson ve Kelt [İrlandaca] dillerinin karışımı olup Galce [Fransızca], İsveççe ve Almanca’dan karma bir dildir. İngilizce’nin diğer bölümü ise yarı yarıya Latince ve Grekçe-Helence kökenlidir.
İngiltere’yi akınları ve işgalleri ile kasıp kavuran Normanlar yani bugünkü İskandinav ulusları ama özellikle Danimarkalılar ve İsveçliler adayı her yönden etki ve baskı altında tutmuşlardır. Normanlardan başka İngiltere adalarında bugüngü Fransızlar’ın ataları yani Galler ve Cermenler de benzer istila ve yerleşimler gerçekleştirmişler ve adayı her yönden etkilemişlerdir. Ülkede yer alan bir çok yerleşim yerinin ismi köken olarak çoğunlukla ya Fransızca, İsveççe yada Almanca’dır. Türkçe’de bazı İngilizce kökenli kelime yer almaktadır.
Arapça: Arapça Osmanlıca’nın en büyük kaynağıdır. Diğeri de Farsça’dır. Ama Osmanlılar hem Arapça kökenli kelimeleri hem de Farsça kökenli kelimeleri eğip büküp başka biçimlere sokmuşlardır. Osmanlıcı içindeki Arapça ve Farsça kökenli kelimelerin hem okunuş hem de kullanış ve anlam olarak özgün biçimleri ile pek ilgisi yoktur.Arpaça kökenli kelimeler “El ya da Al” takısız alınmıştır.
İsimlerin çoğul biçimleri, sıfat derecelendirmeleri ve 3 yada 5 sesli fillerin çekimleri Arapça’daki bir birine yakın seslerle yazıldığından Türkçe’ye geçişlerinde farklılıklar oluşmuştur.
Farsça: Farsça, Osmanlıca’nın diğer en büyük kaynağıdır. İlki Arapça’dır. Ama Osmanlılar hem Farsça kökenli kelimeleri hem de Arapça kökenli kelimeleri eğip büküp başka biçimlere sokmuşlardır. Osmanlıcı içindeki Farsça ve Arapça kökenli kelimelerin hem okunuş hem de kullanış ve anlam olarak özgün biçimleri ile pek ilgisi yoktur. Farsça’da bir çok Fiil isim yada sıfatların sonuna “etmek, yapmak” kelimeleri eklenerek oluşturulur.Farsça’da Arapça kökenli bir çok kelime vardır. Arapça’da varlığını sürdürmediği halde köken olarak Arapça olup Farsçalaştırılan bir çok kelime bu biçimleriyle Türkçe’ye geçmiştir.
Farsça takılar eklenen bir çok Arapça kökenli kelime dilimize Farsça olarak gelmiş yada Osmanlıca’da bunlara yeni biçimler verilmiştir...
Grekçe: Ellas, Helence, Rumca yada Yunanca demektir. Bugünkü konuşulan Yunanca’nın Grekçe ile pek ilgisi yoktur. Batı Dilleri, Hiristiyanlığın etkisiyle neredeyse yarı yarıya Grekçe’den etkilenmiştir. Batıda Bilim, Sanat ve Teknoloji dili Latince ve Grekçe-Helence kökenli kelimelerden oluşunca Türkçe de haliyle Arapça ve Farsça’dan olduğu kadar Grekçe-Helence’den de etkilenmiştir.
Rumca: Osmanlı İmparatorluğu egemenlik alanında yaşayan Rumların, yani Roma İmparatorluğu’nun ikiye bölünmesi sonralarında Doğu Roma [Bizans] İmparatorluğu’nun tebası, Grek-Helen yani Yunan kökenli ulusun kullandığı Grekçe’ye Osmanlılar Rumca demekteydiler. Rumca, Osmanlıca’yı sosyal yaşam, yeme-içme, tarımcılık, denizcilik, ticaret, kültür ve sanat olarak büyük oranda etkilemiş ama Osmanlıca da aynı biçimde Rumca’yı etkilemiştir. Osmanlıca’dan günümüz Türkçe’sine aktarılan Rumca kökenli bir çok kelime vardır.
Yunanca: Bugünkü Yunanca antik Grek-Helen Dili’nin devamıdır. Batılı dillerindeki kelimelerin neredeyse yarısı Grekçe-Helence kökenlidir. Batı’da Bilim, Sanat ve Teknoloji dili Latince ve Grekçe-Helen kökenli kelimelerden oluşunca Türkçe de haliyle Arapça ve Farsça’dan olduğu kadar Grekçe-Helence’den de etkilenmiştir. Yunanca kökenli kelimelerin neredeyse tümü Fransızca üzerinden Türkçe’ye girmiştir.
Ermenice: Ermeniler Osmanlıların fetihlerle ilerlemeleriyle yaşadıkları yerlerden ayrılmamış ve I. Dünya Savaşı’na dek toplu biçimde Osmanlı topraklarında yaşamışlardır. Hem sosyal yaşamı hem de yükselerek Osmanlı Devleti’nin en üst kademelerine erişerek Türklerin dil ve kültürünü etkilemişlerdir. Türkçe’de yer alan bir çok Ermenice kökenli kelime vardır. İlk etkileşim Ermenice’nin Osmalıca züerinde olsa da, zaman içinde Ermenice o denli osmanlıc’dan etkilenmiştir ki, konuşulan yada yazılı Ermenice’nin bazı yerlerde Osmanlıca ile ifadesi söz konusu olmuştur.
Türkçe ve Osmanlıca’dan Konuk Kelime [Loanwords] alma, deyim ve atasözü kullanma, Dilbilgisi kurallarını kullanım ve Osmanlıca Abecesi’ni kullanma gibi etkileşim en fazla Ermenice’de görülmüştür. Bu etkiler günümüzde varlığını korumakatdır.
İtalyanca [Venedikliler, Cenevizliler & Levantlar]: Latin kökenli bir dildir. Osmanlı İmparatorluğu evrelerinde denizcilik ve ticaretle uğraşan Cenevizliler [Genova] ve Venedikler [Venice], Osmanlılarla ilişkilerini sürdürmüş ve Osmanlı topraklarında ya kalmaya devam etmiş ya da sonradan gelip [Levantlar, Levantenler] yerleşmişlerdir. Böylece Türkçe içinde var olan Denizcilik, Ticaret, Bankacılık, Balıkçılık, Makine ve Techizat isimleri doğrudan İtalyanca’dan Türkçe’ye aktarılmıştır. Bugünkü Levantanlar’ın bir kısmını da Cenevizliler ile Venediklilerin ve diğer İtalyanların torunları oluşturmaktadır.
Latince: İtalikler bugün İtalyanların ataları. Roma İmparatorluğu’nun anadili ise ölü dil olan Latince’dir. Latince, sadece Vatikan Devleti tarafından kullanılmakatdır. Roma İmparatorluğu’nun büyümesi ve fetihlerle gelişmesiyle Latince ve Roma Kültürü, Avrupa Kıtası (İngilteer Adaları da dahil) ülkeleri, Orta Doğu, Küçük Asya ülkeleri üzeride etkin olmuştur. Hiristiyanlığın Roma İmparatorluğu’nun resmi dini olması ve Hiristiyanlık merkezinin Vatikan’a bağlanması ile bu etki kökleşmiştir. Batı Dilleri’ndeki kelimelerin neredeyse yarısı Latin kökenli kelimelerden oluşur. Bazı diller ise doğrudan Latin kökenlidir: İtalyanca, Fransızca, İspanyolca ve Portekizce. Batıda Bilim, Sanat ve Teknoloji dili Latince ve Latin kökenli kelimelerden oluşunca Türkçe de haliyle Arapça ve Farsça’dan olduğu kadar Latince’den de etkilenmiştir.
Slavca: Osmanlıların Balkanlar’da Slav ve Güney Slav [Jugoslav] yani Sırp Ulsuları ile temas etmelerinden itibaren Slavca ve Sırpça bir biçimde Türkçe’ye girmeye başlamıştır. Aslına bakılırsa Slav kökenli ulusların Türkçe ile karşılaşmaları ilkin Çuvaşlar ve bugünkü Bulgarların ataları ile başlamıştır. Türkçe’de bir çok Slavca ve Sırpça kökenli kelima varken, söz konusu dillerde de bir çok Türkçe Konuk kelime mevcuttur.
Almanca: Cermen ve Toton kokenli bir ulus olan Almanlar her şeyleri ile Kıta Avrupası’na egemen olmuşlardır. Avrupa’da İngiltere’den Baltık ülkeleri ve doğuda Rusya’ya dek her yeri dil, kültür ve inanç olarak etkilemişlerdir. Almanların Osmanlı İmparatorluğu ile başlayan ilişkileri her yönden günümüzde de sürmektedir. Türkçe’de bir çok Almanca kökenli kelime bulunmaktadır.
İngilizce: Aslında İngilizce diye bir dil yok gibidir. Özgün Brotan diliyle yazılmış metinleri bugün İngilizler bile okusa anlayamaz. Adayı kasıp kavuran Normanlar ve Germanik uluslar adada inanç dünyası, kültürel & Sosya yaşam ve yerel olarak herşeyi değiştirmişlerdir. İsimler, yer adları ve gündelik yaşama ait ne varsa! Bugünkü İngiltere bir Birleşik Krallık’tır. Her bir krallık ayrı ulus ve dillerden oluşmaktadır. İngilizce aslen Anglo-Sakson ve Kelt [İrlandaca] dillerinin karışımı olup Galce [Fransızca], İsveççe ve Almanca’dan karma bir dildir. İngilizce’nin diğer bölümü ise yarı yarıya Latince ve Grekçe-Helence kökenlidir.
İngiltere’yi akınları ve işgalleri ile kasıp kavuran Normanlar yani bugünkü İskandinav ulusları ama özellikle Danimarkalılar ve İsveçliler adayı her yönden etki ve baskı altında tutmuşlardır. Normanlardan başka İngiltere adalarında bugüngü Fransızlar’ın ataları yani Galler ve Cermenler de benzer istila ve yerleşimler gerçekleştirmişler ve adayı her yönden etkilemişlerdir. Ülkede yer alan bir çok yerleşim yerinin ismi köken olarak çoğunlukla ya Fransızca, İsveççe yada Almanca’dır. Türkçe’de bazı İngilizce kökenli kelime yer almaktadır.
Araplar: Türkler İslamı kabul ettikten sonra Arap dili, kültürü ve Müslümanlığın yoğun etkisi altına girdiler. Beylik ve sonraları Sultanlık çevresi her yönden bu etkiyi yaşadı. Arapça dilini alıp Osmanlıca Dili içinde başka biçimlere soktular. Sıradan halkın üstünde ise inanç dışında diğerlerinin etkisi pek keskin olmadı.
Farslar [Acemler, Aryanlar & İranlılar]: Müslümanlığın yayılması ile bu inanca giren ateştapar İranlılar dilleri, kültürleri ve gelenekleriyle Arapları ve Müslümanlığı etkilemişlerdir. Türkler de Arap dili, kültürü ve geleneklerinın etkisi kadar Fars dili, kültürü ve geleneklerinin da etkisinde kaldılar. Ancak Fars dilini alıp Osmanlıca Dili içinde başka biçimlere soktular. Farsça, sıradan halkın üstünde ise pek etkili olmamıştır.Yunanlılar: Ataları Helen’lerdir. Tarihi adları Grek’tir. Yunanlılar kendilerine Hellas: Elen derler. Büyük İskender, İskender İmparatorğulu ile Helen dili, kültürü ve dini inancını Ege Denizi kıyılarından Küçük Asya, Afrika, Orta Doğu ve oradan İran ve ta Hindistan’a dek genişletmiştir. Büyük İskender ele geçirdiği her yerin adını, ulusların dillerini, inancını ve kültürünü yok etmiş, yerine her şeyi Helen Kültürü altında ezmiş ve herşeyi Helence’ye dönüştürmüştür. Büyük İskender parçalanan mirasını Roma İmparatorloğu’na devretmiştir.
Türkçe ve Diğer Diller ile Etkileşim: Türkler anayurtlarından ayrıldıkları anlardan itibaren yaşadıkları ve egemenlik sürdükleri yurt ve ülkelerde yaşayan kültürler ve dillerle sürekli bir etkileşim içinde olmuşlardır.
Türkçe’den Çince, Rusça, Ukraynaca, Farsça, Arapça, Latince, Ermenice, Kafkas Dilleri, Rumca ve Yunanca, Bulgarca, Rumence, Sırpça, Hırvatça, Arnavutça, Macarca öenemli ölçüde etkilendiği ve bir çok Türkçe kökenli kelime bu dillere geçerken, karşılık olarak Türkçe de bu dillerden etkilenmiş ve az yada çok sayıda konuk kelimeyi almış ve onları Türkçe içinde eğip bükmüş ve sindirmiştir.
Fransızca kökenli denilegelen ve aslında Latince ve Yunanca’nın karması olan ardı ardına eklennmiş kelime dizinleri dışında!
Türkçe’den en fazla Farsça, Ermenice ve Macarca etkilenirken, Türkçe de en fazla Farsça, Arapça, Latince (Cenevizce & Venedikçe) ve Rumca’dan etkilenmiştir. Osmanlı’nın son zamanlarından itibaren ise şaşırtıcı biçimde Fransızca ve kökeni ve aslı asla belli ve var olamayan İngilizce’den!
Bu arada bazı ilginçlikler de olmuş. Türkçe’den etkilenen dillerden Fasrça, Rumca ve Latince Türkçe’den Konuk Kelime [Loanwords] almış. Zaman içinde bu kelimeler o dillerden Türkçe’ye geri dönmüş [Reborrowing] ve Türkçe’ye geri dönen kelimelerin kökenleri, kelimeleri Türkçe’den konuk olarak alan dil kökenli olarak değerlendirilmişler! Sözlükteki ayrım! Hazırladığım bu sözlükte benzer hazırlanmış olan sözlüklerden ayrı olarak Konuk Kelimeler’in özgün yazılışları, transkipsiyonları ve özgün ve yüklenmiş anlamları ayrı Girdiler biçiminde yer almaktadır.
Abeceler; Bu sözlükte bazı Abecler yer almaktadır. İlk başta doğal olarak Osmalı Abecesi. Osmanlı İmparatoluğu tebası olan, gönüllü olarak onun içinde yaşayan [Venedikliler, Cenevizliler & Levantanlar] İtalyan Abecesi, bölge olarak ilgili dilin etkinliğini sürdürmesi, Gürcü Abecesi [Artvin ve çevresi] ve Osmalıca’yı doğrudan etkilemiş olan dillere ait Ermeni Abecesi, Rum Abecesi, (Elen-Yunan), Arap Abecesi, Fars Abecesi, Latin Abecesi, Slav Abecesi ve karşılıklı etkileşimden dolayı Bulgar Abecesi, Macar Abecesi, Arnavut Abecesi ve Leh Abecesi.
İbranice yani Yahudice, Osmanlıca ve Türkçe’yi pek öyle derinden etkilemiş bir dil değildir. İbranice kökenli kelimeler daha çok Arapça üzerinden gelmiştir. Çoğu da kutsal sayılan kelimelerdir. İbranice ve Arapça köken olarak Sami Dil Ailesi gurubunda yer alır. Arapça ve İbranice köken olarak Aramice ve Samice’ye dayanır.
Tekrar Ağırlanan [Reborrowing] Kelimeler: 1.) Bir dilden başka dillere gidip [Loandwords] kelimenin yine özgün dile geri dönmesi, [Reborrowing], 2.) Türkçe’de Frasça kökenli Köşk. Batı Dilleri’ne Kiosk, Kiosque biçiminde gitmiş. Türkçe’ye geri döndüğünde ise Kiosk olmuş.
Tıp, Bilim, Teknoloji, Otomotiv ve Sanat’t Kullanılan Latince ve Yunanca;
Batı’da Bilim ve ondan doğan diğer Bilimler ve Alt Bilim Dalı ve Kolları, Hiristiyanlığın ve Kiliselerin yaygınlaşması ile koşuttur. Bilim sadece okuma yazma bilen dinadamlarının tekelindeydi. Kilise, Ortak Dil olarak sadece Grekçe ve Latince’yi kullanıyordu; İncil Elyazmaları Latince ve Grekçe olarak kaleme alınmıştı.
Kilise iletişimini bu iki dille sürdürüyordu Ortak Dil olarak. Herşey iletişim kolaylığı için Grekçe ve Latince ile sürdürülüyordu. Haçlı Seferleri sayesinde Arap ve Fars Dünyası ile yakın temas kurulmuştu. Arapça ve Farsça yazılmış tüm Bilimsel Eserler ya Latince’ye ya da Grekçe’ye aktarılıyordu...
Bu gelenek, Bilim ve Alt Bilim Dalları’nın Kilise’den ayrılmasından sonra da sürdürüldü. Bilimle uğraşanlar kolay iletişim için Grekçe ve Latince bilmeyi, yazmayı ve buluş, tanımlama ve isimlendirmelerini Grekçe yada Latince olarak yapmayı sürdürdüler...
Ama her bir gereksinim için Latince ve Grekçe yeterli gelmiyordu. Bu durumda da basit kelimelerden başka kelimeler üretilmeye başlandı. Ortaya Yunanca Birleşik Kelimeler, Latince-Yunanca Birleşik Melez Kelimeler çıkmaya başladı...
Günümüzde Fransızca okunuşları nedeniyle Fransızca zannedilen Grekçe Birleşik Kelimeler-Grekçe-Latince Melez Kelime Kümecikleri’nin çoğunun ya da İtalyanca, Almanca ve İngilizce kökenli diye düşünülen Birleşik Kelime Kümecikleri’nin neredeyse yarısından fazlasının ilgili dillere ait sözlüklerde tam ya da benzer karşılıkları olmayabilir. Günümüz Yunanca, İngilizce, Fransızca, Almanca ve Latince Sözlükler’in çoğunda Birleşik ya da Melez Kelime Kümecikleri’nin tam ya da ayrıntılı olarak karşılıkları olmayabilir. Bunların yerine başka deyim ya da kelime kullanılıyor olabilir.
Bu zorluğu ortadan kaldırmak için bir çok özgün sözlük kelimelerden sonra açtıkları tırnak içinde, sözgelimi buna benzer bicimde:
[Biology: bio: Yunanca: yasam + logy: Yunanca: logos, logia: bilme, bilgi, bilim > biology] kelimelerin kökenleri hakkında kısa bilgiler sağlamaktadır.
Biliminsanları Grekçe ve Latince’yi Nasıl Kullandılar?
Bu konu iki biçimde çözümlenmiş görünüyor; “özgün ve basit kelime kullanımı” ve yeterli kelime olmadığı durumlarda “yeni kelime oluşturma”. En dikkat çekici kullanım Tıp ve Bedenbilim’dedir. İskelet, iç ve dış organların tanımlanması, rahatsızlıklar, rahatsızlıkların tedavi yolları sinir sistemi vb...
Sözgelimi kemik tanımlamaları. Ayak kemiklerini alırsak; bilek hareket noktasıdır. Bileğin üstü ve bileğin altıdır diğer kemikleri tanımlama için başlangıç noktası. Tanımlamalar ya tümden Latince ya da tümden Grekçe yapılmıştır. Ya da oluşturulan melez kelimelerle...
Farsça ve Arapça Sözlükler ve Osmanlıca;
Osmanlıca ve Türkçe’de yer alan Farsça ve Arapça Kökenli Kelimeler ve tanımlamalar çoğunlukla, aynı ve benzer biçimde ne yazık ki Farsça ve Arapça Sözlükler’de yer almamaktadır. Bunun nedeni basittir; Osmalılar ödünç aldıkları kelimelere başka anlamlar yüklemişledir. Sözgelimi İthalat ve İhracat kelimelerini ararsanız, karşınıza başka Arapça kelimeler çıkacaktır...
Bir başka sorun da şudur; Farsça çoğunlukla ve ezici olarak Arapça’nın etkisi altına girmiş ve tıpkı Osmanlıca’da olduğu gibi Arapça kökenli kelimelere hem ayrı anlamlar yüklemiş hem de onun yazılış biçmini değiştirmiştir.
Diğer yanda günümüz Arapça’sı ise Batı Dilleri’nin etkisi altında ezilmeketdir; özellikle İngilizce’nin. Batı Dilleri’ne Arapça’dan girmiş Konuk Kelimeler’den [Loanwords] oluşturulmuş kelimelerin dahi karşılığı olarak ilginçtir ya İngilizce ya da Fransızca yazılışlarının harf harf Arap yazılışları yer almaktadır...
Yabancı Kökenli Kelimeler’in (Konuk Kelimeler-Loanwords) Girdi Biçimleri:
Kelimelerin kökenlerinin hangi dilden geldiği kısaltmalarla gösterilmiştir; A 2 [Lat.: a: eksik]:.
Yazılışları aynı olan kelimelerden sonra yükseltilmiş sayısal sıralama kullanılmıştır; A 1: & A 2: gibi.
Konuk Kelimeler’in geliş biçimleri, varsa özgün dildeki yazılışıları, Konuk Kelimeler’in Türkçe’ye Batı Dilleri üzerinden yada Türkçe’den geçiş transkripsiyonları ve varsa Türkçe’deki değişimleri [] içinde açıklanmıştır; abli [Yun.: abli [απλή] > Fra.: abli]:.
Kelimelerin hangi dilden Konuk Kelime [Loanword] olarak alındıkları konusunda tereddüt oluştuğunda ise, bu [!] işareti ile belirtilmiştir; dağar [Rum.: dagari [ταγάρι] > Far.: dağar !]:.
Kelimelerin anlamları bölümünde ise, sıralamada 1.) bölüm olabildiğince, kelimelerin özgün anlamı ile doldurulmuştur. İzleyen sıralama maddelerinde 2.), 3.) vb ise kelimelere yüklenmiş diğer anlamlar açıklanmıştır; A.D. [Lat.: Anno Domini]: kı., 1.) İsa’nın doğduğu yılda, 2.) İ.S. yada M.S..
Kelimelerin anlam bölümünün önünde yar alan [] içinde ise olabildiğince kelimelerin hangi Bilim Dalı, Alan ve Amaç ile kullanıldığı bilgisine yer verilmiştir; abacı: i., [Dokuma] aba üreten kişi yada esnaf.
Kelimelerin Dilbilgisi olarak neyi karşıladığı bilgisi ise olabildiğince kısaltmalarla verilmeye çalışılmıştır; isim: i., özel isim: ö.i., birleşik isim: b.i., isim tamamlaması: i.t, sıfat: s., fiil: f., vb; abdal [Arp.]: s., gezgin derviş.
Kısaltmalar I,
Diller:
Afr.Y.d.: Afrika yerli Dili,
Alm.: Almanca,
Alt.: Altayca,
Ark.: Arkaik, Çokeski, Şimdilerde Kullanılmayan,
Arm.: Aramice,
Arp.: Arapça,
Art.: Arnavutça,
Aze.: Azerice,
B.D.: Batı Dilleri,
Bal.: Balkarca,
Bel.: Belçikaca,
Bul.: Bulgarca,
Çek: Çekçe,
Çin.: Çince,
Çng.: Çingenece,
Çuv.: Çuvaşça (Bulgarların Türk ataları),
Dan.: Danimarkaca,
Erm.: Ermenice,
Ert.: Ertrüksçe,
Esk.: Eski,
Esm.: Eskimo Dili,
Far.: Farsça,
Fen.: Fenikece,
Fra.: Fransızca,
Gal.: Galce,
G.A.Y.Dil.: Güney Amerika Yerli Dili,
G.A.YD.: Güney Afrika Yerli Dili,
Gag.: Gagavuzca,
Gür.: Gürcüce,
Hırv. Hırvatça,
Hin.: Hintçe,
Hol.: Hollandaca,
İbr.: İbranice,
İng.: İngilzice,
İsp.: İspanyolca,
İsv.: İsveçce,
İtl.: İtalyanca,
Jap.: Japonca,
K.D.: Kelt Dili,
Kar.: Karyaca,
Kaz.: Kazakça,
Kel.: Keltçe, Galyaca,
Kır.: Kırgızca,
Krt.: Karayaca,
Kür.: Kürtçe,
Lat.: Latince,
Leh.: Polonyaca,
Mac.: Macarca,
Mal.: Malezyaca,
Mek.Y.D.: Meksika Yerlidili,
Moğ.: Moğolca,
Nor.: Norveçce,
Osm.: Osmanlıca,
Özb.: Özbekçe,
ÖzTür.: Öz Türkçe,
Por.: Portekizce,
Rom.: Rumence,
Rum.: Rumca,
Rus.: Rusça,
Sam.: Samice,
San.: Sanskritçe,
Sans.: Sanskritçe,
Sla.: Slavca,
Slo.: Slovence,
Soğ.: Soğdca,
Srp.: Sırpça,
Süm.: Sümerce,
Sür.: Süryanice,
Tam.: Tamilce,
Tat.: Tatarca,
T.C.: Türkçe Adlandırma,
Tib.: Tibetçe,
Toh.: Tohorca,
Ton.: Tongo Dili,
Trk.: Türkmence,
Trm.: Türkmence,
Tür.: Türkçe,
Türk.: Türkik, diğer Türk Dilleri,
Uyg.: Uygurca,
Yak.: Yakutça,
YTür.: Yeni Türkçe,
Yun.: Yunanca,
Zaz.: Zazaca (Kürtçe’nin bir ağzı),
Kısaltmalar II,
Bilim Dalları: Arapça, Farsça, Batı Dilleri, Rumca, Yunanca ve Latince üzerinden Türkçe’ye giren Bilim Dalları’nın Türkçe karşılıkları;
Anatomi: Bedenbilim, Bedenbilimi.
Anatomi: Bedenbilim, Bedenbilimi.
Astroloji: Yıldızbilim, Yıldızbilimi,
Bakteriyoloji: Bakteribilimi,
Biyoloji: Yaşambilim, Yaşambilimi,
Botanik: Bitkibilim, Bitkibilimi, Nebatat,
Coğrafya: Evrenbilim, Evrenbilimi,
Edebiyat: Yazın,
İnşaat: Yapı,
Geometri: Yerölçümleme,
Gramer: Dilbilgisi,
Hematoloji: Kanbilim, Kanbilimi,
Jeoloji: Arziyat, Yerbilim, Yerbilimi,
Matematik: Sayıbilim, Sayıbilimi,
Muhasebe: Saymanlık,
Nahiv: Dilbilgisi,
Ornitoloji: Kuşbilim, Kuşbilimi,
Patoloji: Dokubilim, Dokubilimi,
Psikoloji: Ruhbilim,
Sarf: Dilbilgisi,
Sosyoloji: Budunbilim, Budunbilimi,
Üroloji: İdraryolları Bilimi, Bevliye,
Zooloji: Hayvanbilim, Hayvanbilimi,
Kısaltmalar III,
Dilbilgisi Tanımları:
Bağlaç [!, Conjuction]: b.,
Birleşik İsim [!, Compound Name]: b.i.,
Edat [İlgeç, Partickle]: e.,
Emir [Komut, Imperative]: k.,
Etken Fiil [Eylem, Verb Transitive]: e.f.,
Ettirgen Fiil [Eylem, Verb Intransitive]: et.f.,
Fiil [Eylem, Verb]: fi.,
Fiilimsi [!, !]: fl.,
İsim [Adıl, Noun]: i.,
İsim Tamamlaması [!, !]: i.t.,
Kısaltma [!, Abbreviation & Abbr.]: kı.,
Önek [!, Prefix]: ö.e.,
Özel İsim [İsmi Mahsus, !]: ö.i.,
Sıfat [!, Adjective]: s.,
Sonek [!, Suffix]: s.e.,
Ünlem [Nida, Şaşma Sözü, !]: ü.,
Zarf [Belirteç, Pronoun]: z.,
Evet. Uzun bir Word Dosyasi olan bu bireysel çalışmamın Önsözü'nu okumuş oldunuz. Şayet bu satıra dek gelip sonsözümü okuyorsanız!
Umuyor ve bekliyorum ki Türkçe'nin Gizli Güzellikleri'ne gönül vermiş, zaman içinde biriken meraklarını giderme çabasına girmiş bireylerler ilgi alanlarımız örtüşecek ve bilgi alışverişi yapabileceğiz...
Benim ümidim ve beklentim çok yüksek!
Isteyenler calismamin 2006 surumunun pdf kopyasina su adresten gozatabilirler:
http://tonuk.me.metu.edu.tr/Sozluk/Sozluk2.pdf
Sevgiler ve Saygılar,
Erkan Kiraz,
Erkan Kiraz, 30.01.2008 Çarşamba, Saat: 11.00–23.00, Kentsa Sitesi, Alikahya-İzmit, GSM: 90–532–613 31 02, Emails: erkankiraz@yahoo.com & erkankiraz-41@hotmail.com.
© Copyright Hakkı Erkan Kiraz’a Aittir. Tüm Hakları Saklıdır.
Bu yazı ancak kaleme alanın izni alınarak tekrar yayınlanabilir ya da dağıtılabilir.
© Copyrighted to Erkan Kiraz. All Rights Reserved.
This study may be re-copied or re-distributed only with prior consent of its Author.
Written & Edited By Erkan Kiraz erkankiraz@yahoo.com on 30.01.08.
Erkan Kiraz,
Erkan Kiraz, 30.01.2008 Çarşamba, Saat: 11.00–23.00, Kentsa Sitesi, Alikahya-İzmit, GSM: 90–532–613 31 02, Emails: erkankiraz@yahoo.com & erkankiraz-41@hotmail.com.
© Copyright Hakkı Erkan Kiraz’a Aittir. Tüm Hakları Saklıdır.
Bu yazı ancak kaleme alanın izni alınarak tekrar yayınlanabilir ya da dağıtılabilir.
© Copyrighted to Erkan Kiraz. All Rights Reserved.
This study may be re-copied or re-distributed only with prior consent of its Author.
Written & Edited By Erkan Kiraz erkankiraz@yahoo.com on 30.01.08.