Derince’de Sağlık Hizmetleri
Yazım Tarihi; 23 Mart 2005 Çarşamba, Şirintepe-İzmit, Yayın Tarihi;
Yazım Tarihi; 23 Mart 2005 Çarşamba, Şirintepe-İzmit, Yayın Tarihi;
Çocukluğumda Derince’de genel halkın, sağlık sorunlarıyla karşılaştıklarında gidebilecekleri bir merkez yoktu. Sadece Derince Limanı ve limana bağlı diğer kurumlarda çalışan memur ve işçilerin eş ve çocuklarının yararlandığı yerler vardı. Bu yerlerde de sağlanan hizmetler haftada bir günde yapılırdı. Salı günleri sabah saat 08:00 ile öğleden sonra saat 14:00 arasında. Eş ve Çocuklar’ın sağlık sorunlarını çözümlemek için gittikleri yer Derince İstasyonu’nun hemen batı tarafında yer alan bir zamanlar demiryolunu ve limanı yapan Almanlar tarafından yapılmış İstasyon Oteli’nin bir kısmının revire çevrilmiş bölümüydü.
Revirde neredeyse her tür derde ve soruna çözüm sağlayan genel hastalıklar uzmanı bir doktor olurdu. Bir de bir erkek hasta bakıcıyla iğneci hemşire. Deniz Birliği ile Kara Kuvvetleri’ne bağlı askeri birliklerin kendilerine özgü sağlık olanaklarından sadece orduda görevli subay ve astsubayların eş ve çocukları yararlanmaktaydı. Bir de onların anne ve babaları. Derince halkı bun olanaklardan zaman zaman komutanların halka yönelik genel sağlık taramasına benzer uygulama ve etkinlikleri olduğu zaman yararı olurdu.
Derince’nin I. İlkokulu denilen ilkokulu ilkin Atatürk’ün yaveri Cevat Abbas Paşa’nın [Gürer] adını taşıyan ve günümüzde sadece adı kalan Eskiyol çeversinin hemen kuzeyindeki Cevat Abbas Paşa Köşkü’nde açılmış. Okul açılmadan önceleri Köşk, Derince bölgesinde bulunan askeri birliklere yönelik Askeri Hastane olarak kullanılmış. Bazı elim ve müdahale edilmesi gereken olaylarda askeri hastane hizmetleri sivil halkın hizmetine açılmış. Sözgelimi 1930 ve 1937’lerde patlayan deniz birlik sahasındaki askeri cephane sonrası çevreye dağılmış bulunan patlamamış bombaların, sonraları tarlalarda bulunması ardından bazı elim olaylar yaşanmış. Patlamalarda yaralanan çocukların tedavileri Cevat Abbas Köşk’ünde yerleşik Askeri Hastane’de yapılmış. Atlı Askeri Doktorlar yaralıların tedavilerini evlerinde sürdürmüşler.
Ankara Şosesi denilen karayolunun 1950’lerde geçirilmesi sonrası yaşanan trafik kazalarındaki yaralıların tedavileri de söz konusu askeri hastanede görevli doktorlarca yapılmış. Yaralıların bir kısmı bu hastaneye yatırılmış.
Turgut Keskin, Lütfü Özkan ve Hüseyin Alemdar ile yaptığım çeşitli söyleşilerde sağlık hizmetlerine yönelik bazı bilgi kırıntılarına rastlamıştım. Geçmişe yönelik anlatılarında ve onların büyüklerinden duyup bildikleri ve çocukluk günlerinden kalma anılarında bazı ilginç bilgiler vardı. Aktardıklarına göre Cevat Abbas Paşa Köşkü’nde açılan Derince’nin I. İlkokulu 1960’larda Petrol Ofisi’nin parasal desteği ile bugünkü yerine yapılmadan önce tek katlı ve dikdörtgen biçimindeki eski okul yapısının yerinde tarihi bir yapı varmış. Anılarını aktaran kişiler ilkokul zamanlarını ilkin Köşk ve sonraları Turgut Reis İlkokulu adını alan okulda yaşamışlar.
Turgut Reis İlkokulu’nun yerinde ilk zamanlar kalın duvarlı, döşemeleri ağaç ve dar bodrum bölümlerinin bulunduğu ve çatısının da ağaç ve saçtan oluştuğu tarihi bir yapı varmış. Çocuklar aralarında bodrumda insan iskeletleri olduğunu, ruhların sınıflarda dolaştığını konuşurlarmış aralarında ve korkarlarmış bodruma girmeye. Döşemelerdeki deliklerden kalemleri ya da silgileri düşermiş bodruma. Babaları onlara vaktiyle bu yapıda İngiliz Hastanesi olduğunu söylerlermiş. Söylenenler doğrulanmış değil belgelere dayalı olarak. Ama diğer taraftan Derince, İngiliz İşgal Komutanlığı emri altında bulunan stratejik ve ekonomik bir alan. Liman ve Demiryolları Yönetimi İngiliz İşgal Komutanlığı emrinde ve Başbakanlık Osmanlı ve Cumhuriyet Arşivleri’ndeki bazı belgelerde bundan söz edilmektedir. Derince’de sadece Rum, Ermeni ve diğer Batılı azınlık göçmenlerine hizmet vermiş olan birçok Amerikan ve Fransız Misyoneri’nin anılarında da bundan söz edilmektedir.
Derince’ye Sağlık Hizmetleri sağlamak için gelmiş bulunan misyoner görevliler, doktor ve hemşireler tuttukları anılarda sadece Almanların yaptırdığı Amele Lojmanları ve Yemekhane Yapıları’ndan söz etmekteler. Bu yapılarda demiryolu hatlarının güney tarafında yer almaktadır. Turgut Reis İlkokulu alanı ise Travers Fabrikası ve demiryolu hatlarının hemen kuzey tarafında yer alır. Bu alanda var olan ya da olasılıkla İngiliz İşgal Kuvvetleri’nce yaptırılmış olan bir yapı, hastahane olarak kullanılmış ve burada sağlık hizmetleri verilmiş olabilir. Bunu İngiliz Arşivleri’nden taramak gerekir. Anlatılanlar bu olasılığı desteklemektedir. Anlatılanları resim ve belge olarak destekleyecek elde bir veri yok ama anlatan kişiler aktardıkları bilgilerin doğruluğu konusunda eminler.
1960’lardan öncelerine ait bilgiler bu benzer bilgilerdi. Benim çocukluğumda yaşananlar ise halkın başka yollarla sorunlarına çözüm ürettiğini gösteriyordu. Diş ağrısı, çürük dişlerin çekilmesi konularında Turan Sokak’ın kuzey ucunda geniş bir ekili arsa arasında yer alan evinde oturmakta olan “Sarısakal Amca” uzman olarak bilinirdi. Dişleri kerpetenle çekerdi. Kerpeten küçücük çocuk ağılarına nasıl sokulurdu anımsamıyorum. Kırık çıkık konularında ise kayna Yolu üzerinde bir yerde oturan “Kırıkçı Mustafa” uzmandı. Bel ağrısı, lumbaga, sırt ağrısı, yel ve benzeri dertlerden şikayet edenler “Üfürükçü Hoca”, “Muskacı Hoca” diye bilinen “Muharrem Hoca” tarafından yapılırdı. Hocanın diğer dertlere de derman bulması pek bilinirdi. Psikolojik sorunları olduğu düşünülen kişiler okuması ve şifa vermesi için “Muharrem Hoca”ya götürülürdü.
Sarılık Hastalığı’na yakalanan yetişkinler ya da yeni doğan bebelerin sarılık derdini ise sarımsaktan yapılan bir karışımla ya da dillerinin altının jiletle kesilip kan akıtılarak yapıldığını duyar öğrenirdik. Burkulma, ezilme, vurma ya da kavgalarda darba alma gibi olaylarda bilinen bir uygulama vardı. Sorunlu bölge zeytinyağı ile ovulur ve haşlanmış ya da közde pişirilmiş soğan ve çekirdeğiyle ezilmiş siyah zeytin harmanlanır ve sorunlu yerin üzerine sıvanır ve üzeri tülbentle bağlanırdı. Sırt ağrısı çekenler uzman olarak bilinen kişilere gidip sırtlarına “Bardak Vurdurma” yaptırırlardı. Çay bardakları ısıtılır ve kesilmiş patates dilimleri üzerine dikilmiş kibritler yakılır ve vücudun belli yerlerine yerleştirilir. Üzerine bardaklar kapatılır. Bardak içinde eksilen oksijen yerini karbondioksit gazı alır. Deri bardağın içine doğru tepe yapar.
Dudaklarda ve ağız çevresinde çıkan “Uçuklar” da farklı yöntemlerle tedavi edilirdi. Ağaçtan koparılmış taze dal parçası ateşte ısıtılır ve “uçuk” üzerine bastırılırdı. Göz çevresinde çıkan “Kan Çıbanı” benzeri çıbanların da bir tedavisi vardı. Buna ait bilgi pek elde edemedim. Bu duyarlı işle kimlerin uğraştığını ve nasıl bir tedavi yaptıklarını pek anımsayan yoktu. Benim anımsadığım basit bir yordamdı. Kesilmiş keskin sarımsak sürülürdü göz kenarı çıbanlarının üzerine. “Nazara Uğrayan” ya da “Kem Gözlere Batan” kişiler ya “Üfürükçü Hocalar”a götürülür onlar “Nazar Duası” okunur ya da “Kurşun Dökme”de uzman teyzelere götürülürdü. Başına tülbent örtülen kişinin kafası üzerinde tutulan içi su dolu tepsiye “Eritilmiş Kurşun” dökülür ve bir şeyler mırıldanılıp dualar okunurdu.
Doğumlarda büyükten çocuklara aktarılan bilgiler geçerliydi. Doğumlar genelde evde gerçekleşir ve büyükler, komşu teyzeler hzır olurdu doğum evinde. Genelde doğum konusunda uzmanlaşmış “Halk Ebeleri” görev alırdı doğumlarda. “Göbek Bağı”nın kesilmesi ve kesilen bağın bilmem ne uygulamaları sonrası okul bahçesi, mezarlı kıyısı ya da tekin olmayan bir ağaç dibine gömülmesi gibi işlemleri olurdu. Bu tarz uygulamaların çocuğun ileride mesleğine ve zeka düzeyine etki edeceğine inanılırdı.
Erkek çocukların sünnet edilmeleri genelde ya okul öncesi yaşlarda ya da ilkokul birinci sınıf evrelerinde ev düğünleri ile aynı anda gerçekleştirilirdi. İlk zamanlar berberlerin sünnet işiyle iştigal etmeleri sonucu sünnetçilik işlevini de yerine getirmesiyle gerçekleşirmiş. Çocukluğumda anımsadığım “Sünnetçi”lerin bu işi yaptığı. Sünnet etme yetisini sağlık hizmeti aldıktan sonra mı yaparlardı bilen yok gibi. Ama evlere gidip iğne yapan kişilerin devletin resmi kurumlarından sağlık eğitimi almış kişiler olduğunu biliyorum. Derince’nin ilk gezgin iğnecisi “İğneci Fevzi” Büyük onlardan birisiydi. Bisikletiyle gidip her köşedeki talebe yanıt verirdi. Şırınga ve iğnelerini nasıl kaynar suda kaynattığını, iğne vurmadan önce oksijenli suyla iğne vurulacak bölgenin temizlemesini ve şırınga sonrası bölgeye tendirdiyot sürüp üzerine bir parça pamuk koymasını ilgiyle izlerdik.
Revirde neredeyse her tür derde ve soruna çözüm sağlayan genel hastalıklar uzmanı bir doktor olurdu. Bir de bir erkek hasta bakıcıyla iğneci hemşire. Deniz Birliği ile Kara Kuvvetleri’ne bağlı askeri birliklerin kendilerine özgü sağlık olanaklarından sadece orduda görevli subay ve astsubayların eş ve çocukları yararlanmaktaydı. Bir de onların anne ve babaları. Derince halkı bun olanaklardan zaman zaman komutanların halka yönelik genel sağlık taramasına benzer uygulama ve etkinlikleri olduğu zaman yararı olurdu.
Derince’nin I. İlkokulu denilen ilkokulu ilkin Atatürk’ün yaveri Cevat Abbas Paşa’nın [Gürer] adını taşıyan ve günümüzde sadece adı kalan Eskiyol çeversinin hemen kuzeyindeki Cevat Abbas Paşa Köşkü’nde açılmış. Okul açılmadan önceleri Köşk, Derince bölgesinde bulunan askeri birliklere yönelik Askeri Hastane olarak kullanılmış. Bazı elim ve müdahale edilmesi gereken olaylarda askeri hastane hizmetleri sivil halkın hizmetine açılmış. Sözgelimi 1930 ve 1937’lerde patlayan deniz birlik sahasındaki askeri cephane sonrası çevreye dağılmış bulunan patlamamış bombaların, sonraları tarlalarda bulunması ardından bazı elim olaylar yaşanmış. Patlamalarda yaralanan çocukların tedavileri Cevat Abbas Köşk’ünde yerleşik Askeri Hastane’de yapılmış. Atlı Askeri Doktorlar yaralıların tedavilerini evlerinde sürdürmüşler.
Ankara Şosesi denilen karayolunun 1950’lerde geçirilmesi sonrası yaşanan trafik kazalarındaki yaralıların tedavileri de söz konusu askeri hastanede görevli doktorlarca yapılmış. Yaralıların bir kısmı bu hastaneye yatırılmış.
Turgut Keskin, Lütfü Özkan ve Hüseyin Alemdar ile yaptığım çeşitli söyleşilerde sağlık hizmetlerine yönelik bazı bilgi kırıntılarına rastlamıştım. Geçmişe yönelik anlatılarında ve onların büyüklerinden duyup bildikleri ve çocukluk günlerinden kalma anılarında bazı ilginç bilgiler vardı. Aktardıklarına göre Cevat Abbas Paşa Köşkü’nde açılan Derince’nin I. İlkokulu 1960’larda Petrol Ofisi’nin parasal desteği ile bugünkü yerine yapılmadan önce tek katlı ve dikdörtgen biçimindeki eski okul yapısının yerinde tarihi bir yapı varmış. Anılarını aktaran kişiler ilkokul zamanlarını ilkin Köşk ve sonraları Turgut Reis İlkokulu adını alan okulda yaşamışlar.
Turgut Reis İlkokulu’nun yerinde ilk zamanlar kalın duvarlı, döşemeleri ağaç ve dar bodrum bölümlerinin bulunduğu ve çatısının da ağaç ve saçtan oluştuğu tarihi bir yapı varmış. Çocuklar aralarında bodrumda insan iskeletleri olduğunu, ruhların sınıflarda dolaştığını konuşurlarmış aralarında ve korkarlarmış bodruma girmeye. Döşemelerdeki deliklerden kalemleri ya da silgileri düşermiş bodruma. Babaları onlara vaktiyle bu yapıda İngiliz Hastanesi olduğunu söylerlermiş. Söylenenler doğrulanmış değil belgelere dayalı olarak. Ama diğer taraftan Derince, İngiliz İşgal Komutanlığı emri altında bulunan stratejik ve ekonomik bir alan. Liman ve Demiryolları Yönetimi İngiliz İşgal Komutanlığı emrinde ve Başbakanlık Osmanlı ve Cumhuriyet Arşivleri’ndeki bazı belgelerde bundan söz edilmektedir. Derince’de sadece Rum, Ermeni ve diğer Batılı azınlık göçmenlerine hizmet vermiş olan birçok Amerikan ve Fransız Misyoneri’nin anılarında da bundan söz edilmektedir.
Derince’ye Sağlık Hizmetleri sağlamak için gelmiş bulunan misyoner görevliler, doktor ve hemşireler tuttukları anılarda sadece Almanların yaptırdığı Amele Lojmanları ve Yemekhane Yapıları’ndan söz etmekteler. Bu yapılarda demiryolu hatlarının güney tarafında yer almaktadır. Turgut Reis İlkokulu alanı ise Travers Fabrikası ve demiryolu hatlarının hemen kuzey tarafında yer alır. Bu alanda var olan ya da olasılıkla İngiliz İşgal Kuvvetleri’nce yaptırılmış olan bir yapı, hastahane olarak kullanılmış ve burada sağlık hizmetleri verilmiş olabilir. Bunu İngiliz Arşivleri’nden taramak gerekir. Anlatılanlar bu olasılığı desteklemektedir. Anlatılanları resim ve belge olarak destekleyecek elde bir veri yok ama anlatan kişiler aktardıkları bilgilerin doğruluğu konusunda eminler.
1960’lardan öncelerine ait bilgiler bu benzer bilgilerdi. Benim çocukluğumda yaşananlar ise halkın başka yollarla sorunlarına çözüm ürettiğini gösteriyordu. Diş ağrısı, çürük dişlerin çekilmesi konularında Turan Sokak’ın kuzey ucunda geniş bir ekili arsa arasında yer alan evinde oturmakta olan “Sarısakal Amca” uzman olarak bilinirdi. Dişleri kerpetenle çekerdi. Kerpeten küçücük çocuk ağılarına nasıl sokulurdu anımsamıyorum. Kırık çıkık konularında ise kayna Yolu üzerinde bir yerde oturan “Kırıkçı Mustafa” uzmandı. Bel ağrısı, lumbaga, sırt ağrısı, yel ve benzeri dertlerden şikayet edenler “Üfürükçü Hoca”, “Muskacı Hoca” diye bilinen “Muharrem Hoca” tarafından yapılırdı. Hocanın diğer dertlere de derman bulması pek bilinirdi. Psikolojik sorunları olduğu düşünülen kişiler okuması ve şifa vermesi için “Muharrem Hoca”ya götürülürdü.
Sarılık Hastalığı’na yakalanan yetişkinler ya da yeni doğan bebelerin sarılık derdini ise sarımsaktan yapılan bir karışımla ya da dillerinin altının jiletle kesilip kan akıtılarak yapıldığını duyar öğrenirdik. Burkulma, ezilme, vurma ya da kavgalarda darba alma gibi olaylarda bilinen bir uygulama vardı. Sorunlu bölge zeytinyağı ile ovulur ve haşlanmış ya da közde pişirilmiş soğan ve çekirdeğiyle ezilmiş siyah zeytin harmanlanır ve sorunlu yerin üzerine sıvanır ve üzeri tülbentle bağlanırdı. Sırt ağrısı çekenler uzman olarak bilinen kişilere gidip sırtlarına “Bardak Vurdurma” yaptırırlardı. Çay bardakları ısıtılır ve kesilmiş patates dilimleri üzerine dikilmiş kibritler yakılır ve vücudun belli yerlerine yerleştirilir. Üzerine bardaklar kapatılır. Bardak içinde eksilen oksijen yerini karbondioksit gazı alır. Deri bardağın içine doğru tepe yapar.
Dudaklarda ve ağız çevresinde çıkan “Uçuklar” da farklı yöntemlerle tedavi edilirdi. Ağaçtan koparılmış taze dal parçası ateşte ısıtılır ve “uçuk” üzerine bastırılırdı. Göz çevresinde çıkan “Kan Çıbanı” benzeri çıbanların da bir tedavisi vardı. Buna ait bilgi pek elde edemedim. Bu duyarlı işle kimlerin uğraştığını ve nasıl bir tedavi yaptıklarını pek anımsayan yoktu. Benim anımsadığım basit bir yordamdı. Kesilmiş keskin sarımsak sürülürdü göz kenarı çıbanlarının üzerine. “Nazara Uğrayan” ya da “Kem Gözlere Batan” kişiler ya “Üfürükçü Hocalar”a götürülür onlar “Nazar Duası” okunur ya da “Kurşun Dökme”de uzman teyzelere götürülürdü. Başına tülbent örtülen kişinin kafası üzerinde tutulan içi su dolu tepsiye “Eritilmiş Kurşun” dökülür ve bir şeyler mırıldanılıp dualar okunurdu.
Doğumlarda büyükten çocuklara aktarılan bilgiler geçerliydi. Doğumlar genelde evde gerçekleşir ve büyükler, komşu teyzeler hzır olurdu doğum evinde. Genelde doğum konusunda uzmanlaşmış “Halk Ebeleri” görev alırdı doğumlarda. “Göbek Bağı”nın kesilmesi ve kesilen bağın bilmem ne uygulamaları sonrası okul bahçesi, mezarlı kıyısı ya da tekin olmayan bir ağaç dibine gömülmesi gibi işlemleri olurdu. Bu tarz uygulamaların çocuğun ileride mesleğine ve zeka düzeyine etki edeceğine inanılırdı.
Erkek çocukların sünnet edilmeleri genelde ya okul öncesi yaşlarda ya da ilkokul birinci sınıf evrelerinde ev düğünleri ile aynı anda gerçekleştirilirdi. İlk zamanlar berberlerin sünnet işiyle iştigal etmeleri sonucu sünnetçilik işlevini de yerine getirmesiyle gerçekleşirmiş. Çocukluğumda anımsadığım “Sünnetçi”lerin bu işi yaptığı. Sünnet etme yetisini sağlık hizmeti aldıktan sonra mı yaparlardı bilen yok gibi. Ama evlere gidip iğne yapan kişilerin devletin resmi kurumlarından sağlık eğitimi almış kişiler olduğunu biliyorum. Derince’nin ilk gezgin iğnecisi “İğneci Fevzi” Büyük onlardan birisiydi. Bisikletiyle gidip her köşedeki talebe yanıt verirdi. Şırınga ve iğnelerini nasıl kaynar suda kaynattığını, iğne vurmadan önce oksijenli suyla iğne vurulacak bölgenin temizlemesini ve şırınga sonrası bölgeye tendirdiyot sürüp üzerine bir parça pamuk koymasını ilgiyle izlerdik.
© Copyright Hakkı Erkan Kiraz’a Aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Bu yazı ancak kaleme alanın önceden yazılı izni alınarak tekrar yayınlanabilir ya da dağıtılabilir. © Copyrighted to Erkan Kiraz. All Rights Reserved. This study may be re-copied or re-distributed only with prior consent of its Author. Written & Edited By Erkan Kiraz erkankiraz@yahoo.com on various dates.
Access Info; Erkan KIRAZ; Work Address; Import & Export Expert, Toyota Otomotiv Türkiye A.S. P.K.161, Adapazari, Nehirkent 54000, Turkey. Tel: +90-264-295 10 82 Direct, Fax: +90-264-295 00 82, erkan.kiraz@toyotatr.com Home Address; Kentsa Sitesi. A15, D: 1, Alikahya-Izmit, Turkey. Home Tel; +90-262- 319 41 00, GSM; +90-532-613 31 02, E-Mails; erkankiraz@yahoo.com, erkankiraz-41@hotmail.com, URLs; http://www.mtuncel.com, http://www.gezinotlari.net, http://erkankiraz.blogspot.com, http://erkankiraz.multiply.com/, http://www.panoramio.com/user/2404315.
Access Info; Erkan KIRAZ; Work Address; Import & Export Expert, Toyota Otomotiv Türkiye A.S. P.K.161, Adapazari, Nehirkent 54000, Turkey. Tel: +90-264-295 10 82 Direct, Fax: +90-264-295 00 82, erkan.kiraz@toyotatr.com Home Address; Kentsa Sitesi. A15, D: 1, Alikahya-Izmit, Turkey. Home Tel; +90-262- 319 41 00, GSM; +90-532-613 31 02, E-Mails; erkankiraz@yahoo.com, erkankiraz-41@hotmail.com, URLs; http://www.mtuncel.com, http://www.gezinotlari.net, http://erkankiraz.blogspot.com, http://erkankiraz.multiply.com/, http://www.panoramio.com/user/2404315.